Hz. Peygamber’in "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim" hadis-i şerifindeki "bilinmeyi istedim" kısmını, mutasavvıflar "aşk ettim" olarak yorumlamışlar ve kâinatın aşktan meydana geldiğini ifade etmişlerdir. Buna göre ilk yaratılan ve Allah’ın sonsuz birliğinin görünümü olan Hz. Adem’dir. Fakat aşk için ikilik gerektir; zira bir âşık ve bir mâşûka ihtiyaç vardır. İşte birliğin (mâşûkun), kendisini göstermek için çokluk (âşık) olarak görünümü Hz. Şit’te ortaya çıkmıştır. Cemalnur Sargut’un Hz. Adem ile başlayan, kendi yorumları ile insan-ı kamillerin düşüncelerini biraraya getirdiği Fusûsu’l Hikem çalışmaları, Hz. Şit ile devam ediyor. Hz. Şit fassında açıklananlar, nefsin, insan için Allah’ın lûtfettiği ilâhî bir hediye olduğu manasındadır. Zira hadis-i şerifte buyurulduğu gibi "Nefsini bilen Rabbini bilir." Her şeyin zıddı ile bilindiği gerçeğine göre, mutlak varlık olan Allah da ancak mutlak yok olan nefs ile idrak edilebilir.
Hz. Peygamber’in "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim" hadis-i şerifindeki "bilinmeyi istedim" kısmını, mutasavvıflar "aşk ettim" olarak yorumlamışlar ve kâinatın aşktan meydana geldiğini ifade etmişlerdir. Buna göre ilk yaratılan ve Allah’ın sonsuz birliğinin görünümü olan Hz. Adem’dir. Fakat aşk için ikilik gerektir; zira bir âşık ve bir mâşûka ihtiyaç vardır. İşte birliğin (mâşûkun), kendisini göstermek için çokluk (âşık) olarak görünümü Hz. Şit’te ortaya çıkmıştır. Cemalnur Sargut’un Hz. Adem ile başlayan, kendi yorumları ile insan-ı kamillerin düşüncelerini biraraya getirdiği Fusûsu’l Hikem çalışmaları, Hz. Şit ile devam ediyor. Hz. Şit fassında açıklananlar, nefsin, insan için Allah’ın lûtfettiği ilâhî bir hediye olduğu manasındadır. Zira hadis-i şerifte buyurulduğu gibi "Nefsini bilen Rabbini bilir." Her şeyin zıddı ile bilindiği gerçeğine göre, mutlak varlık olan Allah da ancak mutlak yok olan nefs ile idrak edilebilir.