Bu eser, ulûmu’l-Kur’ân’dan kıraet ilmine dair bir çalışmadır. Sadece mütevatir kıraetleri hedef almıştır. Üç önemli bölüm halinde vücut bulmuştur.
1-Kur’ân (kıraet ilmi) tarihi;
2-İbnu’l-Cezerî’nin hayatı ve eserleri;
3-Tayyibetu’n-Neşr ve özellikleri.
Kıraet ilmi doğrudan ve dolaylı olarak, Kur’ân-ı Kerîm’in hizmetine adanmış bir ilim olarak doğup, gelişmiştir. Bu ilim, inciyi koruyan sedef gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in manalarını muhafaza etmekte ve İslamî ilimler arasında, ilk sırayı işgal etmektedir. Zira diğer ilimler, yalnız mana ilimleridir. Oysa lafzı aş(a)madan manaya vasıl olmak ve lafzı tahkîm etmeden manayı korumak imkansızdır.
İşte bu denli bir dereceye sahip olan kıraet ilmi, Allah’ın kelamı Kur’ân-ı Kerîm’i kendisine konu olarak seçmekte ve onun orjinali olan ilahî yapısının telaffuz ve edâ şekilleri üzerinde durmak suretiyle, bunların sünnet ve icma’dan fışkıran tenevvu (çeşitlilik) anlamındaki ihtilaflarıyla uğraşmaktadır.
Ve işte, kıraet ilminin hizmetine amade olduğu ve Allah tarafından harfsiz ve de sessiz olarak söylenen Kur’ân; yine Allah tarafından peygamber Muhammed (a.s.)’a, Cibrîl (a.s.) aracılığı ile Arapça olarak indirildikten sonra, mushaflarımızda yazılmış, dillerimizle okunmuş, zihinlerimizle ezberlenmiş ve fakat; bunlardan hiç birisine bizzat hulûl etmemiş olduğu halde, lafzıyla da ibadet olunan yüce bir kitap olarak elimizde bulunmaktadır.
Bu eser, ulûmu’l-Kur’ân’dan kıraet ilmine dair bir çalışmadır. Sadece mütevatir kıraetleri hedef almıştır. Üç önemli bölüm halinde vücut bulmuştur.
1-Kur’ân (kıraet ilmi) tarihi;
2-İbnu’l-Cezerî’nin hayatı ve eserleri;
3-Tayyibetu’n-Neşr ve özellikleri.
Kıraet ilmi doğrudan ve dolaylı olarak, Kur’ân-ı Kerîm’in hizmetine adanmış bir ilim olarak doğup, gelişmiştir. Bu ilim, inciyi koruyan sedef gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in manalarını muhafaza etmekte ve İslamî ilimler arasında, ilk sırayı işgal etmektedir. Zira diğer ilimler, yalnız mana ilimleridir. Oysa lafzı aş(a)madan manaya vasıl olmak ve lafzı tahkîm etmeden manayı korumak imkansızdır.
İşte bu denli bir dereceye sahip olan kıraet ilmi, Allah’ın kelamı Kur’ân-ı Kerîm’i kendisine konu olarak seçmekte ve onun orjinali olan ilahî yapısının telaffuz ve edâ şekilleri üzerinde durmak suretiyle, bunların sünnet ve icma’dan fışkıran tenevvu (çeşitlilik) anlamındaki ihtilaflarıyla uğraşmaktadır.
Ve işte, kıraet ilminin hizmetine amade olduğu ve Allah tarafından harfsiz ve de sessiz olarak söylenen Kur’ân; yine Allah tarafından peygamber Muhammed (a.s.)’a, Cibrîl (a.s.) aracılığı ile Arapça olarak indirildikten sonra, mushaflarımızda yazılmış, dillerimizle okunmuş, zihinlerimizle ezberlenmiş ve fakat; bunlardan hiç birisine bizzat hulûl etmemiş olduğu halde, lafzıyla da ibadet olunan yüce bir kitap olarak elimizde bulunmaktadır.