Bu kitabın konusu, Endülüslü filozof İbn Rüşd’ün (1126-1198) teistik deliller ve marifetullah hakkındaki görüşleridir. İbn Rüşd’ün savunduğu ve eleştirdiği teistik deliller onun felsefî sisteminin bütünlüğü gözetilerek ele alınmış olup, kitap toplamda “Giriş” ve “Sonuç” kısımları hariç dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, İbn Rüşd’ün delil-iman ilişkisi bağlamında marifetullah meselesinde akla verdiği öneme değinilmekte ve onun nazarında “Tanrı’nın varlığının lehine delil arayan bir kimsenin, sistematik ve bilimsel bir araştırma yürütebilmek için hangi bilime -fiziğe mi yoksa metafiziğe mi, yönelmesi gerekmektedir?” sorusunun yanıtı araştırılmaktadır. İkinci bölümde, doğru akıl yürütmenin en az akla başvurmak kadar önemli olduğunu düşünen İbn Rüşd’ün “Hudûs” ve “İmkân” delillerine yönelik eleştirileri ayrı başlıklar altında ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, İbn Rüşd’ün savunduğu “Hareket”, “İnâyet” ve “İhtirâ” delilleri açıklanmakta ve son olarak dördüncü bölümde, filozofun marifetullah meselesinde benimsediği görüşlerin kendi içinde tutarlı olup olmadığı incelenmektedir.
Bu kitabın konusu, Endülüslü filozof İbn Rüşd’ün (1126-1198) teistik deliller ve marifetullah hakkındaki görüşleridir. İbn Rüşd’ün savunduğu ve eleştirdiği teistik deliller onun felsefî sisteminin bütünlüğü gözetilerek ele alınmış olup, kitap toplamda “Giriş” ve “Sonuç” kısımları hariç dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, İbn Rüşd’ün delil-iman ilişkisi bağlamında marifetullah meselesinde akla verdiği öneme değinilmekte ve onun nazarında “Tanrı’nın varlığının lehine delil arayan bir kimsenin, sistematik ve bilimsel bir araştırma yürütebilmek için hangi bilime -fiziğe mi yoksa metafiziğe mi, yönelmesi gerekmektedir?” sorusunun yanıtı araştırılmaktadır. İkinci bölümde, doğru akıl yürütmenin en az akla başvurmak kadar önemli olduğunu düşünen İbn Rüşd’ün “Hudûs” ve “İmkân” delillerine yönelik eleştirileri ayrı başlıklar altında ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, İbn Rüşd’ün savunduğu “Hareket”, “İnâyet” ve “İhtirâ” delilleri açıklanmakta ve son olarak dördüncü bölümde, filozofun marifetullah meselesinde benimsediği görüşlerin kendi içinde tutarlı olup olmadığı incelenmektedir.