1781’de Venedik elçisinin maiyetinde İstanbul’a gelen Giambattista Toderini, Osmanlı payitahtındaki günlerini sahaflarda, kitapçılarda, kütüphanelerde ve antikacılarda geçirir.
Toderini, Grekçe ve Latince el yazmaları ve madalyonlarla işe başlar, daha sonra Osmanlı paraları üzerinde incelemeler yapar. Arapça veF arsça el yazmaları, İstanbul’da basılan Türkçe eserler, coğrafya kitapları, haritalar, takvimler, güneş saatleri, Osmanlılar’ın kullandığı astronomi aletleri ve su altı cihazları gibi çok zengin bir malzemeyi bir araya getirir. Türk kültür hayatına dair ilgisi giderek büyüyen Toderini, bir şiir mecmuasını İtalyancaya tercüme edecek kadar Türkçe öğrenir. İstanbul’da devrin entelektüel çevrelerine devam ettikçe hem bilgisi artar hem de içinde, tafsilatlı bir kitap yazma isteği uyanır.
Toderini, Venedik’e döndüğünde Türklerin yazılı kültürüne, eğitim sistemine, kütüphanelerineve matbaa serüvenine dair meşhur eseri Letteratura Turchesca’yı kaleme alır. İşte İbrahim Müteferrika Matbaası ve Türk Matbaacılığı, Toderini’nin kaleminden Müteferrika Matbaası’nın 1727’de başlayan hikâyesiyle Türk matbuatının Tanzimat’tan sonraki serüvenini bir araya getiriyor.
Üç kısımdan oluşan kitap, tezhip sanatkârı Rikkat Kunt’un Toderini’den yaptığı çeviriyle başlıyor. Şevket Rado’nun notlandırarak yayıma hazırladığı bu metin, Rikkat Kunt’un yayımlanmış tek eseri olma hüviyetini taşıyor. Devamında, Türk matbaacılığı sahasında öncü çalışmalara imza atmış Selim Nüzhet Gerçek’in evrâk-ı metrûkesinden ve kitaplarından Rado tarafından derlenen Tanzimat sonrası matbuatına dair bölüm geliyor. Ardından Şevket Rado’nun, çıkardığı dergilerden kurduğu matbaalara, tifdruk baskı tekniğini Türkiye’ye getirmesinden bir grevle altüst olan yayıncılık hayatına; kendi serüvenini anlattığı kısımla son buluyor.
Türk matbaacılığının; Şevket Rado’nun, hayattayken yayımlanmış son eseriyle birlikte armağana dönüşen iki buçuk asırlık hikâyesi...
1781’de Venedik elçisinin maiyetinde İstanbul’a gelen Giambattista Toderini, Osmanlı payitahtındaki günlerini sahaflarda, kitapçılarda, kütüphanelerde ve antikacılarda geçirir.
Toderini, Grekçe ve Latince el yazmaları ve madalyonlarla işe başlar, daha sonra Osmanlı paraları üzerinde incelemeler yapar. Arapça veF arsça el yazmaları, İstanbul’da basılan Türkçe eserler, coğrafya kitapları, haritalar, takvimler, güneş saatleri, Osmanlılar’ın kullandığı astronomi aletleri ve su altı cihazları gibi çok zengin bir malzemeyi bir araya getirir. Türk kültür hayatına dair ilgisi giderek büyüyen Toderini, bir şiir mecmuasını İtalyancaya tercüme edecek kadar Türkçe öğrenir. İstanbul’da devrin entelektüel çevrelerine devam ettikçe hem bilgisi artar hem de içinde, tafsilatlı bir kitap yazma isteği uyanır.
Toderini, Venedik’e döndüğünde Türklerin yazılı kültürüne, eğitim sistemine, kütüphanelerineve matbaa serüvenine dair meşhur eseri Letteratura Turchesca’yı kaleme alır. İşte İbrahim Müteferrika Matbaası ve Türk Matbaacılığı, Toderini’nin kaleminden Müteferrika Matbaası’nın 1727’de başlayan hikâyesiyle Türk matbuatının Tanzimat’tan sonraki serüvenini bir araya getiriyor.
Üç kısımdan oluşan kitap, tezhip sanatkârı Rikkat Kunt’un Toderini’den yaptığı çeviriyle başlıyor. Şevket Rado’nun notlandırarak yayıma hazırladığı bu metin, Rikkat Kunt’un yayımlanmış tek eseri olma hüviyetini taşıyor. Devamında, Türk matbaacılığı sahasında öncü çalışmalara imza atmış Selim Nüzhet Gerçek’in evrâk-ı metrûkesinden ve kitaplarından Rado tarafından derlenen Tanzimat sonrası matbuatına dair bölüm geliyor. Ardından Şevket Rado’nun, çıkardığı dergilerden kurduğu matbaalara, tifdruk baskı tekniğini Türkiye’ye getirmesinden bir grevle altüst olan yayıncılık hayatına; kendi serüvenini anlattığı kısımla son buluyor.
Türk matbaacılığının; Şevket Rado’nun, hayattayken yayımlanmış son eseriyle birlikte armağana dönüşen iki buçuk asırlık hikâyesi...