Günümüzde, küreselleşmeyi yoğun biçimde yaşayan uluslararası toplum, iç güvenlik kurumlarının sivil denetimi konusunu ilgi alanında bulundurmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, Belçika Jandarma teşkilatını kaldırmış, Fransa aynı teşkilatı Savunma Bakanlığı yerine İçişleri Bakanlığına bağlamış, İspanya ve Kuzey İrlanda bir dizi güvenlik reformları yapmıştır. Türkiye'de 28 Şubat Süreci sonrası daha çok EMASYA protokolü ile kamuoyunun gündemine gelen bu konuyu, aslında erkler ve sivil toplum temelinde çağdaş anlayışın nasıl olması gerektiği yönünde bir bütün olarak tartışabilmeliyiz.
Tartışmalara katkı noktasında şu temel soru önemlidir: Küreselleşme, demokratik gözetim ve denetim bağlamında, acaba Türkiye'nin iç güvenlik anlayışını nasıl etkilemektedir? kitabımız bu soruya cevap arama çabası içindedir. Bu çerçevede, iç güvenliğin demokratik denetimine ilişkin ortaya konan Türkiye'nin hukuksal fotoğrafı, küreselleşme perspektifinden değerlendirilmiştir.
Bu çalışmadan üç önemli sonuç çıkmaktadır: Birincisi, küreselleşme, yasama–yürütme–yargı ve sivil topluma bağlı demokratik gözetim ve denetimler bağlamında, iç güvenlik kurumlarının değişim yaşamasını gerekli kılıyor. İkincisi, bu değişim, iç güvenlik kurumlarının, hesap verebilirlik ve daha fazla işbirliği anlayışları içinde görev yapmalarını zorunlu kılıyor. Üçüncüsü, Jandarma ve Sahil Güvenlik, askeri ve sivil nitelikli dual yapıdan hızla uzaklaşıp, demokratik toplum gereklerine uygun bir teşkilat yapısına bürünmelidir.
Günümüzde, küreselleşmeyi yoğun biçimde yaşayan uluslararası toplum, iç güvenlik kurumlarının sivil denetimi konusunu ilgi alanında bulundurmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, Belçika Jandarma teşkilatını kaldırmış, Fransa aynı teşkilatı Savunma Bakanlığı yerine İçişleri Bakanlığına bağlamış, İspanya ve Kuzey İrlanda bir dizi güvenlik reformları yapmıştır. Türkiye'de 28 Şubat Süreci sonrası daha çok EMASYA protokolü ile kamuoyunun gündemine gelen bu konuyu, aslında erkler ve sivil toplum temelinde çağdaş anlayışın nasıl olması gerektiği yönünde bir bütün olarak tartışabilmeliyiz.
Tartışmalara katkı noktasında şu temel soru önemlidir: Küreselleşme, demokratik gözetim ve denetim bağlamında, acaba Türkiye'nin iç güvenlik anlayışını nasıl etkilemektedir? kitabımız bu soruya cevap arama çabası içindedir. Bu çerçevede, iç güvenliğin demokratik denetimine ilişkin ortaya konan Türkiye'nin hukuksal fotoğrafı, küreselleşme perspektifinden değerlendirilmiştir.
Bu çalışmadan üç önemli sonuç çıkmaktadır: Birincisi, küreselleşme, yasama–yürütme–yargı ve sivil topluma bağlı demokratik gözetim ve denetimler bağlamında, iç güvenlik kurumlarının değişim yaşamasını gerekli kılıyor. İkincisi, bu değişim, iç güvenlik kurumlarının, hesap verebilirlik ve daha fazla işbirliği anlayışları içinde görev yapmalarını zorunlu kılıyor. Üçüncüsü, Jandarma ve Sahil Güvenlik, askeri ve sivil nitelikli dual yapıdan hızla uzaklaşıp, demokratik toplum gereklerine uygun bir teşkilat yapısına bürünmelidir.