“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması…”
Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayımlanmış ikinci romanı olan içimizdeki şeytan, her biri farklı dünyaların temsilcisi olan kahraman ve karakterlerin, sürükleyici bir anlatım ve özgün bir kurguyla sunulduğu bir başyapıt. Dönemin aydın tipini, tutarsızlıkları, açmazları ve sahtelikleriyle, kahramanını merkeze alarak anlatan İçimizdeki Şeytan, aydın geçinenlerin karanlığına, “insanın içindeki şeytan”a keskin bir bakış.
“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması…”
Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayımlanmış ikinci romanı olan içimizdeki şeytan, her biri farklı dünyaların temsilcisi olan kahraman ve karakterlerin, sürükleyici bir anlatım ve özgün bir kurguyla sunulduğu bir başyapıt. Dönemin aydın tipini, tutarsızlıkları, açmazları ve sahtelikleriyle, kahramanını merkeze alarak anlatan İçimizdeki Şeytan, aydın geçinenlerin karanlığına, “insanın içindeki şeytan”a keskin bir bakış.