“…bazen bütün in¬san¬ları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yü¬zü¬nü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi dü¬şün¬me¬dim bile... Sa¬dece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dö¬kü¬le¬cek ka-dar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Ka¬fam¬da, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olma¬yan büyük hayaller, bana her şeyden daha güçlü gö¬¬¬rünen fikirler birbirini kovalıyor... Ama sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arı¬yo¬rum. Bü¬tün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne ka¬dar hazin bir hâl al¬dığımı hayal edemezsiniz.”
Sabahattin Ali’nin en çok okunan kitapları arasında yer alan “İçimizdeki Şeytan” adlı romanı realist bir eserdir. Ömer ve Macide’nin aşkı çerçevesinde geleneksellikle modernlik o dönemin koşullarında karşılaştırılmıştır.
“…bazen bütün in¬san¬ları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yü¬zü¬nü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi dü¬şün¬me¬dim bile... Sa¬dece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dö¬kü¬le¬cek ka-dar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Ka¬fam¬da, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olma¬yan büyük hayaller, bana her şeyden daha güçlü gö¬¬¬rünen fikirler birbirini kovalıyor... Ama sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arı¬yo¬rum. Bü¬tün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne ka¬dar hazin bir hâl al¬dığımı hayal edemezsiniz.”
Sabahattin Ali’nin en çok okunan kitapları arasında yer alan “İçimizdeki Şeytan” adlı romanı realist bir eserdir. Ömer ve Macide’nin aşkı çerçevesinde geleneksellikle modernlik o dönemin koşullarında karşılaştırılmıştır.