Hatırlamakta yararı varsa unutmaya istekli görünmek istemez kimse. Zihin cıvıl cıvıl, hafıza capcanlıdır, dil neşeli, geçmişi ören
sözcükler, tınılar pek eğlencelidir. Hatırlamak ve unutmak! Zihinsel ve duygusal bir yıkımsa bedeli anımsamak kötü, unutmak
da zamanın zehrinden arındıran iyileştirici bir iksirdir. Keyifi, şen ve gurur verici bir geçmiş her zaman bizimle yan yana, sarmaş dolaş yürür.
Doğru, acı olanı da yapışıp kalır, ama bakamadığımız, göremediğimiz, hissetmediğimizdir o. Yürek burkan bir ağırlığı, dengeyi sarsan bir dokunuşu yoktur. Varlığı yokluğu bilinmez, silinmiş, olmayan bir şeydir o. Öyle de kalmalıdır, yoksa yaşanmış olan yaşanmamış olana nasıl dönüşür? Kötü bir geçmişiniz varsa yüzleşmek istemezsiniz. Yarayı deşiyorsa yararınıza değildir anılar, durduk yerde nefessizliğiniz, boğuluşunuz, yıkımınızdır donanımsız yürümeye zorlandığınız tarihi duraklar, zamansız okumalar.
Ama ne yarayı deşmek ne de yararımıza diye değil, sadece olan, olmamışa dönüşsün istemiyor. Dedelerimizin son bakışında, ninelerimizin son iç çekişinde saplanıp kalmış olanı göstermek istiyor Cihan Özyıldız. Çünkü biliyor, unutur gibi görünür, ama gerçekte kimse unutmaz, yalnızca unutmuş gibi yapar. İki cihan harbi arasında Kürdün ne yaşadığını duymak istemeyenin bile ilk satırından son satırına her göz attığında ilk duyacağı Mareşal’in hala dinmeyen o acımasız sesi olacaktır;
“Köyün tamamını yakın, mallarına el koyun, kaçanı izleyin, yakalayıp yok edin!”
Hatırlamakta yararı varsa unutmaya istekli görünmek istemez kimse. Zihin cıvıl cıvıl, hafıza capcanlıdır, dil neşeli, geçmişi ören
sözcükler, tınılar pek eğlencelidir. Hatırlamak ve unutmak! Zihinsel ve duygusal bir yıkımsa bedeli anımsamak kötü, unutmak
da zamanın zehrinden arındıran iyileştirici bir iksirdir. Keyifi, şen ve gurur verici bir geçmiş her zaman bizimle yan yana, sarmaş dolaş yürür.
Doğru, acı olanı da yapışıp kalır, ama bakamadığımız, göremediğimiz, hissetmediğimizdir o. Yürek burkan bir ağırlığı, dengeyi sarsan bir dokunuşu yoktur. Varlığı yokluğu bilinmez, silinmiş, olmayan bir şeydir o. Öyle de kalmalıdır, yoksa yaşanmış olan yaşanmamış olana nasıl dönüşür? Kötü bir geçmişiniz varsa yüzleşmek istemezsiniz. Yarayı deşiyorsa yararınıza değildir anılar, durduk yerde nefessizliğiniz, boğuluşunuz, yıkımınızdır donanımsız yürümeye zorlandığınız tarihi duraklar, zamansız okumalar.
Ama ne yarayı deşmek ne de yararımıza diye değil, sadece olan, olmamışa dönüşsün istemiyor. Dedelerimizin son bakışında, ninelerimizin son iç çekişinde saplanıp kalmış olanı göstermek istiyor Cihan Özyıldız. Çünkü biliyor, unutur gibi görünür, ama gerçekte kimse unutmaz, yalnızca unutmuş gibi yapar. İki cihan harbi arasında Kürdün ne yaşadığını duymak istemeyenin bile ilk satırından son satırına her göz attığında ilk duyacağı Mareşal’in hala dinmeyen o acımasız sesi olacaktır;
“Köyün tamamını yakın, mallarına el koyun, kaçanı izleyin, yakalayıp yok edin!”