İnsanın ve içerisinde yaşadığı çevrenin tabiatını anlamak için çaba harcayan felsefenin tartışmakta olduğu konulardan biri, ahlaki değerlerin kaynağı meselesidir. Kendine has hususiyetleri ile birlikte yaşadığı toplumun bir parçası olan insan, bireysel ve toplumsal yönleriyle ahlaki bir varlıktır. Tabiatı ile yaşadığı dünya arasında kurduğu denge sayesinde hayatına bir anlam vermekte ve hayatta kalmak için bu anlam ona motivasyon sağlamaktadır. Kişiler arası değişiklikler gösterse de, hayata anlam kazandıran temel dinamikler, bilhassa ahlaki değerler ve onların kaynağı, bir kimsenin kişisel yaşamı için motivasyon sağlayabildiği gibi, aynı değerleri benimseyen belli bir toplumu da sevk edebilecek güçtedirler. Bu meselenin bir taraftan seküler bakış açılarıyla çözüme kavuşturulmaya çalışıldığı gibi diğer taraftan geçmişten beri bu konuda en güçlü dinamiğin din ve dolayısıyla belli bir tanrı tasavvuru olduğunu öne süren dinî referanslarla ele alındığını görmekteyiz. İlahi buyruk teorisi, ahlaki değerlerin kaynağını en genel ifadesiyle Tanrı’nın emir ve yasaklarının belirlediğini öne süren bir teoridir. Teoriyi farklı biçimleriyle savunanlar olduğu gibi eleştirenler de olmuştur. Özellikle teoriye yöneltilen itirazlarla birlikte, savunucuları teoriyi geliştirmiş ve hatta kısmi değişikliklere giderek zayıf yönlerini güçlendirmeyi denemişlerdir.
İnsanın ve içerisinde yaşadığı çevrenin tabiatını anlamak için çaba harcayan felsefenin tartışmakta olduğu konulardan biri, ahlaki değerlerin kaynağı meselesidir. Kendine has hususiyetleri ile birlikte yaşadığı toplumun bir parçası olan insan, bireysel ve toplumsal yönleriyle ahlaki bir varlıktır. Tabiatı ile yaşadığı dünya arasında kurduğu denge sayesinde hayatına bir anlam vermekte ve hayatta kalmak için bu anlam ona motivasyon sağlamaktadır. Kişiler arası değişiklikler gösterse de, hayata anlam kazandıran temel dinamikler, bilhassa ahlaki değerler ve onların kaynağı, bir kimsenin kişisel yaşamı için motivasyon sağlayabildiği gibi, aynı değerleri benimseyen belli bir toplumu da sevk edebilecek güçtedirler. Bu meselenin bir taraftan seküler bakış açılarıyla çözüme kavuşturulmaya çalışıldığı gibi diğer taraftan geçmişten beri bu konuda en güçlü dinamiğin din ve dolayısıyla belli bir tanrı tasavvuru olduğunu öne süren dinî referanslarla ele alındığını görmekteyiz. İlahi buyruk teorisi, ahlaki değerlerin kaynağını en genel ifadesiyle Tanrı’nın emir ve yasaklarının belirlediğini öne süren bir teoridir. Teoriyi farklı biçimleriyle savunanlar olduğu gibi eleştirenler de olmuştur. Özellikle teoriye yöneltilen itirazlarla birlikte, savunucuları teoriyi geliştirmiş ve hatta kısmi değişikliklere giderek zayıf yönlerini güçlendirmeyi denemişlerdir.