Dünya edebiyatının en büyük başyapıtlarından biri olan İlahi Komedya üç bölümden oluşur: Cehennem, Araf ve Cennet. Dante Alighieri, hiçbir zaman sevgili Floransa’sına dönemediği o meşum sürgün yıllarında yazdığı ve öteki dünyaya yaptığı düşsel geziyi anlattığı bu eserinde genç yaşında kaybettiği biricik aşkı Beatrice’sini ararken, bir yandan tanrısal düzenin gizlerini, bir yandan da antik çağların ezoterik sırlarını çözmeye çalışır. Elinizdeki kitap, Dante’nin Cennet’e yaptığı yolculuğun öyküsüdür.
Cennet, ilk yedi katı iç içe geçmiş yedi gökten oluşan, on katlı, kâinatın tümünü saran, ötesi olmayan en yüce yapıdır. Maddeden tamamen arıdır. Yalnızca duyularla algılanır, çünkü saf ışığın sarıp sarmaladığı, zaman mefhumunun olmadığı bir dünyadır. Dante’ye Cennet yolculuğunda Araf’ın tepesinde Vergilius’un yerini alan Beatrice eşlik eder. Şair ilk yedi katı geçip de sekizinci ve dokuzuncu katlara geldiğinde bu yolculuk boyunca neden sürekli olarak tarihi şahsiyetleri gördüğünü öğrenir. Bu tanrısal bir sırdır ve ancak ahlak ve erdem sahibi inanlı kimselere bahşedilmiş ruhsal bir taçlandırmadır. Ve son kata ulaştığında ise çiçekli iki sahil arasında süzülen bir ışık nehriyle karşılaşır. Burası ezeliyetin ve ebediyetin sahibi Tanrı’nın katı, sonsuz ışığın kaynağı arşıâlâdır.
On dört yılda tamamlanan, iki asır boyunca sayısız defa elyazmaları halinde çoğaltılıp matbaanın icadından beri de aralıksız olarak basılıp bilinen bütün yazılı dillere çevrilen Cennet, Dante’nin de söylediği gibi, “Hem yerin hem göğün elinden çıkmış kutsal bir manzumedir.”
Dünya edebiyatının en büyük başyapıtlarından biri olan İlahi Komedya üç bölümden oluşur: Cehennem, Araf ve Cennet. Dante Alighieri, hiçbir zaman sevgili Floransa’sına dönemediği o meşum sürgün yıllarında yazdığı ve öteki dünyaya yaptığı düşsel geziyi anlattığı bu eserinde genç yaşında kaybettiği biricik aşkı Beatrice’sini ararken, bir yandan tanrısal düzenin gizlerini, bir yandan da antik çağların ezoterik sırlarını çözmeye çalışır. Elinizdeki kitap, Dante’nin Cennet’e yaptığı yolculuğun öyküsüdür.
Cennet, ilk yedi katı iç içe geçmiş yedi gökten oluşan, on katlı, kâinatın tümünü saran, ötesi olmayan en yüce yapıdır. Maddeden tamamen arıdır. Yalnızca duyularla algılanır, çünkü saf ışığın sarıp sarmaladığı, zaman mefhumunun olmadığı bir dünyadır. Dante’ye Cennet yolculuğunda Araf’ın tepesinde Vergilius’un yerini alan Beatrice eşlik eder. Şair ilk yedi katı geçip de sekizinci ve dokuzuncu katlara geldiğinde bu yolculuk boyunca neden sürekli olarak tarihi şahsiyetleri gördüğünü öğrenir. Bu tanrısal bir sırdır ve ancak ahlak ve erdem sahibi inanlı kimselere bahşedilmiş ruhsal bir taçlandırmadır. Ve son kata ulaştığında ise çiçekli iki sahil arasında süzülen bir ışık nehriyle karşılaşır. Burası ezeliyetin ve ebediyetin sahibi Tanrı’nın katı, sonsuz ışığın kaynağı arşıâlâdır.
On dört yılda tamamlanan, iki asır boyunca sayısız defa elyazmaları halinde çoğaltılıp matbaanın icadından beri de aralıksız olarak basılıp bilinen bütün yazılı dillere çevrilen Cennet, Dante’nin de söylediği gibi, “Hem yerin hem göğün elinden çıkmış kutsal bir manzumedir.”