İslâm âleminde, ilk olarak, hakikî felsefeyi en iyi bir şekilde anlayıp yayan ve bundan dolayı, bütün dünyanın kabul ettiği üzere, kendisine, Aristo’nun "ilk öğretmen" sayılmasına karşılık, ikinci öğretmen "el-muallim-üs-sânî" lâkabı verilmiş olan Fârâbî (874-950) Adnan Adıvar’a göre: "Her vakit, fikir mülkünde bir hükümdar gibi yaşamıştır. Tabiat zenginliklerinin ortasında fakir bir hayat geçiren Fârâbî, muasırlarının büyük bir ekseriyetine hitap edememiş, ahlâkî ve siyasî talimlerinde bu dünyayı alakadar eden maddelerden bahsetmemiş, saf ruhun tecrübeleri içinde gaşyolup kalmıştır. Pek az talebesi tarafından sûfî ve mukaddes bir insan gibi, akıl ve hikmetin müşahhas bir misali olarak, büyük bir hürmete nail olmuştur."
Fârâbî’nin, sayısı yüz altmışı bulan ve her biri ayrı bir kıymet ifade eden eserleri arasında, İlimlerin Sayımı Hakkında ayrı bir değere sahiptir. O, bu eseriyle, her hangi bir ilim öğrenmek isteyen kişinin, bu kitaba bakmak suretiyle, çeşitli ilimlerin mevzularını, kendisine neler öğretebilip, kendisini nelerden müstağni kılabileceğini anlayacağını, hangi ilmin daha faydalı olacağına karar verebileceğini, bir ilmi öğrenmek istediği takdirde, bu işe körü körüne değil bilinçle girişeceğini anlatır. Sonra, daha da ileri giderek, bilgiç geçinenlerin yalancılıklarını veya neyi, ne dereceye kadar bildiklerini bu kitap sayesinde anlamanın kabil olacağını söyler. Bu eser, esas bakımından, amelî gaye ile yazılmış, bir nevi ilimler ansiklopedisidir. Fârâbî’nin bu eserinin meziyeti bunlardan ibaret değildir. O bahsettiği ilimlerin her birini en mükemmel bir şekilde anlatmış; mevzularını, gayelerini, dayandıkları prensipleri çok güzel bir şekilde göstermiştir. İlimlerin Sayımı Hakkında, Doğu’da ve Batı’da son derecede geniş ve devamlı bir tesir meydana getirmiştir. Tereddütsüz olarak denilebilir ki, Şarkta, İbn Sînâ’dan başlayarak, yazılmış olan ansiklopedi mahiyetindeki bütün eserlerde, Fârâbi'nin bu eserinin tesirini açıkça görmek kabildir.
Bu eşsiz eser, kültür ve medeniyet dünyamıza ait birçok eseri günışığına çıkaran Ahmed Ateş’in yetkin tercümesiyle okurlarımızla buluşuyor.
İslâm âleminde, ilk olarak, hakikî felsefeyi en iyi bir şekilde anlayıp yayan ve bundan dolayı, bütün dünyanın kabul ettiği üzere, kendisine, Aristo’nun "ilk öğretmen" sayılmasına karşılık, ikinci öğretmen "el-muallim-üs-sânî" lâkabı verilmiş olan Fârâbî (874-950) Adnan Adıvar’a göre: "Her vakit, fikir mülkünde bir hükümdar gibi yaşamıştır. Tabiat zenginliklerinin ortasında fakir bir hayat geçiren Fârâbî, muasırlarının büyük bir ekseriyetine hitap edememiş, ahlâkî ve siyasî talimlerinde bu dünyayı alakadar eden maddelerden bahsetmemiş, saf ruhun tecrübeleri içinde gaşyolup kalmıştır. Pek az talebesi tarafından sûfî ve mukaddes bir insan gibi, akıl ve hikmetin müşahhas bir misali olarak, büyük bir hürmete nail olmuştur."
Fârâbî’nin, sayısı yüz altmışı bulan ve her biri ayrı bir kıymet ifade eden eserleri arasında, İlimlerin Sayımı Hakkında ayrı bir değere sahiptir. O, bu eseriyle, her hangi bir ilim öğrenmek isteyen kişinin, bu kitaba bakmak suretiyle, çeşitli ilimlerin mevzularını, kendisine neler öğretebilip, kendisini nelerden müstağni kılabileceğini anlayacağını, hangi ilmin daha faydalı olacağına karar verebileceğini, bir ilmi öğrenmek istediği takdirde, bu işe körü körüne değil bilinçle girişeceğini anlatır. Sonra, daha da ileri giderek, bilgiç geçinenlerin yalancılıklarını veya neyi, ne dereceye kadar bildiklerini bu kitap sayesinde anlamanın kabil olacağını söyler. Bu eser, esas bakımından, amelî gaye ile yazılmış, bir nevi ilimler ansiklopedisidir. Fârâbî’nin bu eserinin meziyeti bunlardan ibaret değildir. O bahsettiği ilimlerin her birini en mükemmel bir şekilde anlatmış; mevzularını, gayelerini, dayandıkları prensipleri çok güzel bir şekilde göstermiştir. İlimlerin Sayımı Hakkında, Doğu’da ve Batı’da son derecede geniş ve devamlı bir tesir meydana getirmiştir. Tereddütsüz olarak denilebilir ki, Şarkta, İbn Sînâ’dan başlayarak, yazılmış olan ansiklopedi mahiyetindeki bütün eserlerde, Fârâbi'nin bu eserinin tesirini açıkça görmek kabildir.
Bu eşsiz eser, kültür ve medeniyet dünyamıza ait birçok eseri günışığına çıkaran Ahmed Ateş’in yetkin tercümesiyle okurlarımızla buluşuyor.