Benim için “Bu yıl her şey bir ilkti. İçimde iki duygunun varlığını çok yoğun hissediyordum. Bir yandan hayatımda ilk kez baharı dağlarda yaşayacak olmanın sevinci, diğer yanda ise ilk kez denizsiz bir bahar karşılamanın hüznü. Her iki duyguyu bir arada aynı yoğunlukta yaşıyordum. Bir yanda sıra sıra uzanan yemyeşil bir dünya, bir yanda masmavi bir sonsuzluk. Dağların ve denizlerin buluştuğu bir yer gibiydi yüreğimdekiler. Bundan olmalı, son günlerde ne zaman boş bir vakit bulsam bir kayanın başına çıkıp etrafı izlemeye dalıyordum. Bir sabah yine karşımda sonsuz bir deniz gibi uzanan gökyüzünü seyre dalmış otururken hemen yanı başımda gelen Berçem’in sesiyle irkilmiştim.
“Hayırdır, Akdeniz’de gemilerin mi battı?” diyerek yanıma gelip oturmuştu. Gülümseyen yüzünde güneş gibi parlayan saçları ışıl ışıldı. Takılmasına ben de gülerek, “Yo gemilerim batmadı. Bak buluttan gemilerim nasıl da yüzüyorlar,” dedim ve elimle gökyüzünü gösterdim. Maviliğin içinde öbek öbek bir araya toplanmış beyaz bulutlar tıpkı gemilere benziyordu.
“Evet,” dedi uzun bir nefes alarak.
Bir süre yan yana sessizce oturarak dingin maviliği izledik. Sessizliği bozan Berçem oldu.
“Denizi çok mu özlüyorsun?” diye sordu.
“Evet, hem de çok,” dedim.
Bir daha denizi görebilecek miyim bilmiyordum. İçimde bütün hayatı deniz kokan bir çocuk vardı ve bazen durdurulmaz bir istek duyuyordu, kendini denizlere atmak için.
Benim için “Bu yıl her şey bir ilkti. İçimde iki duygunun varlığını çok yoğun hissediyordum. Bir yandan hayatımda ilk kez baharı dağlarda yaşayacak olmanın sevinci, diğer yanda ise ilk kez denizsiz bir bahar karşılamanın hüznü. Her iki duyguyu bir arada aynı yoğunlukta yaşıyordum. Bir yanda sıra sıra uzanan yemyeşil bir dünya, bir yanda masmavi bir sonsuzluk. Dağların ve denizlerin buluştuğu bir yer gibiydi yüreğimdekiler. Bundan olmalı, son günlerde ne zaman boş bir vakit bulsam bir kayanın başına çıkıp etrafı izlemeye dalıyordum. Bir sabah yine karşımda sonsuz bir deniz gibi uzanan gökyüzünü seyre dalmış otururken hemen yanı başımda gelen Berçem’in sesiyle irkilmiştim.
“Hayırdır, Akdeniz’de gemilerin mi battı?” diyerek yanıma gelip oturmuştu. Gülümseyen yüzünde güneş gibi parlayan saçları ışıl ışıldı. Takılmasına ben de gülerek, “Yo gemilerim batmadı. Bak buluttan gemilerim nasıl da yüzüyorlar,” dedim ve elimle gökyüzünü gösterdim. Maviliğin içinde öbek öbek bir araya toplanmış beyaz bulutlar tıpkı gemilere benziyordu.
“Evet,” dedi uzun bir nefes alarak.
Bir süre yan yana sessizce oturarak dingin maviliği izledik. Sessizliği bozan Berçem oldu.
“Denizi çok mu özlüyorsun?” diye sordu.
“Evet, hem de çok,” dedim.
Bir daha denizi görebilecek miyim bilmiyordum. İçimde bütün hayatı deniz kokan bir çocuk vardı ve bazen durdurulmaz bir istek duyuyordu, kendini denizlere atmak için.