“Bir aralığa vardık, gözlerimiz ‘birbirimize' gerçek, sözlerimiz ‘birbirimize' ait iken... An geçe durup yorulduk ilk aralığın gerçeğine, var ettiği ‘sen' gibi... Dünyayı göz görür, evet ama ‘seni' gerçeğin ilk aralığına kim anlar? Anlar da soluna çarpan her anın doğuşuna var olur… Sebebi olup göğsün soluna çarpan anın, yürüyüp geçmek mümkün mü gerçeğin sessizliğine sessiz kalıp ne gözlerinin yaşı ne söz ve ne de bakışların sessiz yokuşa baktığı yer ve sana aitken; ‘ne olduğun' ve ‘adın' hep orada durur… ‘İlk Aralık', sessiz yokuş adımının gerçekliğidir... ‘İlk Aralık' yaşanınca sessiz yokuştaki soluğun açılır, başını az yukarı kaldırıp ve övünçle, bir yönünde de sessiz yokuşa bakılan yer vardır; hep orada durur, sessiz ve tadılmamış soluğun… Hep orada durur, soluğuma gerek ‘adını' yaşamak ve bilmek, gözlerini soluğumla anıp…”
Uğur Tergek
“Bir aralığa vardık, gözlerimiz ‘birbirimize' gerçek, sözlerimiz ‘birbirimize' ait iken... An geçe durup yorulduk ilk aralığın gerçeğine, var ettiği ‘sen' gibi... Dünyayı göz görür, evet ama ‘seni' gerçeğin ilk aralığına kim anlar? Anlar da soluna çarpan her anın doğuşuna var olur… Sebebi olup göğsün soluna çarpan anın, yürüyüp geçmek mümkün mü gerçeğin sessizliğine sessiz kalıp ne gözlerinin yaşı ne söz ve ne de bakışların sessiz yokuşa baktığı yer ve sana aitken; ‘ne olduğun' ve ‘adın' hep orada durur… ‘İlk Aralık', sessiz yokuş adımının gerçekliğidir... ‘İlk Aralık' yaşanınca sessiz yokuştaki soluğun açılır, başını az yukarı kaldırıp ve övünçle, bir yönünde de sessiz yokuşa bakılan yer vardır; hep orada durur, sessiz ve tadılmamış soluğun… Hep orada durur, soluğuma gerek ‘adını' yaşamak ve bilmek, gözlerini soluğumla anıp…”
Uğur Tergek