“Öyle bir sessizlik oldu ki, bir saatin tik taklarını ve elektrik anahtarını bulmaya çalışan elinin duvara sürten sesini duyabiliyordu. Anahtarı buldu ve ortalık birden aydınlanınca kızın, yatak odasını örttüğü belli olan karanlık bir perdenin önünde kaskatı kesilmiş halde dikildiğini gördü; uzun, siyah bir paltoyu boğazına kadar çekmişti; hal böyleyken yüzünün, sanki herhangi bir bedenden koparılıp da oraya konmuş gibi esrarengiz bir görüntüsü vardı. Uçları bukle bukle, kare kesim, kısa kumral saçlarıyla yüzü, kaymaktaşı misali o kadar solgundu ki, korkudan belermiş, lacivert veya kahverengi gözleri ve aralık duran, uçuk pembe dudakları, beyaz bir maske üzerindeki renkli lekeler gibiydi; ve yüzünde, sadece acının verebileceği türden, garip bir incelik, dürüstlük ve insanda merhamet hissi uyandıran bir ifade vardı. Keith estetiğe duyarlı biri olmasa da ilginç bir biçimde etkilenmişti.
'Korkmana gerek yok,' dedi kibarca, 'sana zarar vermeye gelmedim…'”
John Galsworthy (1867-1933), İngiliz romancı ve oyun yazarıdır. 1932’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.
Galsworthy, Viktorya Dönemi İngiltere’sinin edebiyatında tasvir edilen bazı toplum ideallerine meydan okuyan Edward Dönemi’nin ilk yazarlarından biri olarak görülür. Bir oyun yazarı olarak da önemli eserlere imza atmış; oyunlarında, aralarında George Bernard Shaw’un da bulunduğu dönemin diğer yazarları gibi, sınıf yapısını ve çeşitli sosyal konuları ele almıştır.
Hapishane reformu ve kadın hakları için yazılar kaleme alan Galsworthy, hayvanların katledilmesine, avlanmaya karşı çıkarak hayvan hakları için de mücadele etti. Ayrıca, sansüre karşı kampanya yürüttü. İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılması gerektiği yönünde görüşler dile getirdi. The Daily News için yazdığı bir makalede, Belçika’yı korumak için Almanya’ya savaş açılması çağrısında bulundu.
John Galsworthy; yazar arkadaşları ile birlikte Londra’da kurduğu Uluslararası PEN (Uluslararası Yazarlar Birliği) Kulübünün ilk başkanı seçildi. Nobel Edebiyat Ödülü’nden kazandığı parayı PEN’e bağışladı. Nobel Ödül Töreni’ne katılamayacak kadar hastaydı ve yedi hafta sonra, 31 Ocak 1933’te Londra’daki evinde hayata gözlerini yumdu.
“Öyle bir sessizlik oldu ki, bir saatin tik taklarını ve elektrik anahtarını bulmaya çalışan elinin duvara sürten sesini duyabiliyordu. Anahtarı buldu ve ortalık birden aydınlanınca kızın, yatak odasını örttüğü belli olan karanlık bir perdenin önünde kaskatı kesilmiş halde dikildiğini gördü; uzun, siyah bir paltoyu boğazına kadar çekmişti; hal böyleyken yüzünün, sanki herhangi bir bedenden koparılıp da oraya konmuş gibi esrarengiz bir görüntüsü vardı. Uçları bukle bukle, kare kesim, kısa kumral saçlarıyla yüzü, kaymaktaşı misali o kadar solgundu ki, korkudan belermiş, lacivert veya kahverengi gözleri ve aralık duran, uçuk pembe dudakları, beyaz bir maske üzerindeki renkli lekeler gibiydi; ve yüzünde, sadece acının verebileceği türden, garip bir incelik, dürüstlük ve insanda merhamet hissi uyandıran bir ifade vardı. Keith estetiğe duyarlı biri olmasa da ilginç bir biçimde etkilenmişti.
'Korkmana gerek yok,' dedi kibarca, 'sana zarar vermeye gelmedim…'”
John Galsworthy (1867-1933), İngiliz romancı ve oyun yazarıdır. 1932’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.
Galsworthy, Viktorya Dönemi İngiltere’sinin edebiyatında tasvir edilen bazı toplum ideallerine meydan okuyan Edward Dönemi’nin ilk yazarlarından biri olarak görülür. Bir oyun yazarı olarak da önemli eserlere imza atmış; oyunlarında, aralarında George Bernard Shaw’un da bulunduğu dönemin diğer yazarları gibi, sınıf yapısını ve çeşitli sosyal konuları ele almıştır.
Hapishane reformu ve kadın hakları için yazılar kaleme alan Galsworthy, hayvanların katledilmesine, avlanmaya karşı çıkarak hayvan hakları için de mücadele etti. Ayrıca, sansüre karşı kampanya yürüttü. İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılması gerektiği yönünde görüşler dile getirdi. The Daily News için yazdığı bir makalede, Belçika’yı korumak için Almanya’ya savaş açılması çağrısında bulundu.
John Galsworthy; yazar arkadaşları ile birlikte Londra’da kurduğu Uluslararası PEN (Uluslararası Yazarlar Birliği) Kulübünün ilk başkanı seçildi. Nobel Edebiyat Ödülü’nden kazandığı parayı PEN’e bağışladı. Nobel Ödül Töreni’ne katılamayacak kadar hastaydı ve yedi hafta sonra, 31 Ocak 1933’te Londra’daki evinde hayata gözlerini yumdu.