Günümüzde kullanılan üretim teknikleri, teknolojinin ulaştığı nokta, dijitalleşme ve yapay zeka alanında yaşanan gelişmeler, piyasaya sürülen ürün çeşitliliğini arttırmış, ürün yapılarını karmaşık hale getirmiş ve güvenli olmayan ürünlerin yol açabileceği tehlikeleri çoğaltmıştır. Merkezi gelişmiş ülkelerde bulunan birçok imalatçı, imalat maliyetlerini düşürüp, kar marjlarını arttırmak amacıyla üretimlerini, işgücünün daha az maliyetli olduğu ülkelerde gerçekleştirmeyi tercih etmektedir. Bu şekilde dünyanın farklı yerlerinde üretilerek piyasaya sürülen ürünlerin güvenli olmaması, birbirinden farklı ülkelerde bulunan kişilerin zarar görmesine yol açabilir. Tüm bunlar, imalatçının sorumluluğu konusunun önemini arttırmakta ve bu alandaki uyuşmazlıkları ülke sınırlarını aşan bir niteliğe kavuşturmaktadır. İmalatçının sorumluluğunda ülke hukukları arasındaki farklılıklar, uyuşmazlığa hangi hukukun uygulanacağının ve bu hukukun nasıl belirleneceğinin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın ilk bölümünde imalatçının sorumluluğu, 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu çerçevesinde incelenmiş; Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu bölümde, toplum sağlığını ve güvenliğini hiçe sayan imalatçıların bazı hukuk sistemlerinde cezalandırıcı tazminat (punitive damages) ile sorumlu tutulması da açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, imalatçının sorumluluğundan doğan milletlerarası nitelikteki uyuşmazlıklara uygulanacak hukuk konusu ele alınmıştır. Bu bölümde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 36. maddesi, İsviçre hukuku, Avrupa Birliği mevzuatı ve La Haye Sözleşmesi başta olmak üzere diğer hukuk sistemleri ile karşılaştırmalı incelenmiştir. Çalışmanın son bölümü, yabancı hukukun uygulanmasının sınırını oluşturan kamu düzenine aykırılık ve doğrudan uygulanan kurallara ayrılmış; bu bölümde özellikle imalatçının sorumluluğu özelinde cezalandırıcı tazminatın Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Günümüzde kullanılan üretim teknikleri, teknolojinin ulaştığı nokta, dijitalleşme ve yapay zeka alanında yaşanan gelişmeler, piyasaya sürülen ürün çeşitliliğini arttırmış, ürün yapılarını karmaşık hale getirmiş ve güvenli olmayan ürünlerin yol açabileceği tehlikeleri çoğaltmıştır. Merkezi gelişmiş ülkelerde bulunan birçok imalatçı, imalat maliyetlerini düşürüp, kar marjlarını arttırmak amacıyla üretimlerini, işgücünün daha az maliyetli olduğu ülkelerde gerçekleştirmeyi tercih etmektedir. Bu şekilde dünyanın farklı yerlerinde üretilerek piyasaya sürülen ürünlerin güvenli olmaması, birbirinden farklı ülkelerde bulunan kişilerin zarar görmesine yol açabilir. Tüm bunlar, imalatçının sorumluluğu konusunun önemini arttırmakta ve bu alandaki uyuşmazlıkları ülke sınırlarını aşan bir niteliğe kavuşturmaktadır. İmalatçının sorumluluğunda ülke hukukları arasındaki farklılıklar, uyuşmazlığa hangi hukukun uygulanacağının ve bu hukukun nasıl belirleneceğinin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın ilk bölümünde imalatçının sorumluluğu, 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu çerçevesinde incelenmiş; Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu bölümde, toplum sağlığını ve güvenliğini hiçe sayan imalatçıların bazı hukuk sistemlerinde cezalandırıcı tazminat (punitive damages) ile sorumlu tutulması da açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, imalatçının sorumluluğundan doğan milletlerarası nitelikteki uyuşmazlıklara uygulanacak hukuk konusu ele alınmıştır. Bu bölümde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 36. maddesi, İsviçre hukuku, Avrupa Birliği mevzuatı ve La Haye Sözleşmesi başta olmak üzere diğer hukuk sistemleri ile karşılaştırmalı incelenmiştir. Çalışmanın son bölümü, yabancı hukukun uygulanmasının sınırını oluşturan kamu düzenine aykırılık ve doğrudan uygulanan kurallara ayrılmış; bu bölümde özellikle imalatçının sorumluluğu özelinde cezalandırıcı tazminatın Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.