Usûliddînin kıymetinin idrâk ve takdirden mahrum olunduğu, ilmî tekâmülün inkıtaının İmam Gazâlî'ye, zihnî durgunluğun ise şerh-hâşiye te'lifine fatura edildiği bir ahvalde Mâturîdî mütekellimleri tanıtıp, mahtût eserlerin tesbit ve tercümesine gayretkâr olmanın ne derece teveccühe mazhar olacağını bilemiyoruz. Çünkü sözkonusu ön kabullerin tekrar edildiği bir hengâmede ne usûliddînin ne şerh-hâşiye müktesebatının ne de İmam Gazâlî gibi ulemânın hakkıyla anlaşılamadığı ortadadır. Dolayısıyla mezkûr müşküller bertaraf edilmeden ve meselenin ana hatları vuzuha kavuşmadan Mâturîdîlik üzerine yapılan çalışmalar suya yazı yazmak olarak görülebilir. Biz ise bu gayretimizi, dökülen nazarî hikemiyat küpünün çay kaşığı ile toplanması mücadelesinde bir hamle olarak kabul edip, ihtiyarî değil zarurî bir mükellefiyet şuuruyla sarf-ı kelâm ediyoruz.
Usûliddînin kıymetinin idrâk ve takdirden mahrum olunduğu, ilmî tekâmülün inkıtaının İmam Gazâlî'ye, zihnî durgunluğun ise şerh-hâşiye te'lifine fatura edildiği bir ahvalde Mâturîdî mütekellimleri tanıtıp, mahtût eserlerin tesbit ve tercümesine gayretkâr olmanın ne derece teveccühe mazhar olacağını bilemiyoruz. Çünkü sözkonusu ön kabullerin tekrar edildiği bir hengâmede ne usûliddînin ne şerh-hâşiye müktesebatının ne de İmam Gazâlî gibi ulemânın hakkıyla anlaşılamadığı ortadadır. Dolayısıyla mezkûr müşküller bertaraf edilmeden ve meselenin ana hatları vuzuha kavuşmadan Mâturîdîlik üzerine yapılan çalışmalar suya yazı yazmak olarak görülebilir. Biz ise bu gayretimizi, dökülen nazarî hikemiyat küpünün çay kaşığı ile toplanması mücadelesinde bir hamle olarak kabul edip, ihtiyarî değil zarurî bir mükellefiyet şuuruyla sarf-ı kelâm ediyoruz.