Bizans ile Batı dünyası arasında yüzyıllardır süregelen siyâsî, ticârî ve dînî rekabetin doruğa ulaştığı İmparator I. Aleksios Komnenos dönemindeki Bizans-Batı ilişkileri, doğurmuş olduğu sonuçlar bakımından Orta Çağ tarihinde önemli bir yere sahiptir. İmparatorun tahta çıktığı 1081 yılından 1118’deki ölümüne kadar geçen 37 yıllık süreçte Bizans ve Batı dünyası arasındaki önyargıların, dînî ve kültürel farklılıkların iki medeniyeti nasıl bir çatışma içine ittiğine dâir önemli gelişmelere sahne olmuştur. Batı’nın köklü bir geçmiş ve geleneğe sahip olan Bizans’a karşı üstünlüğü ele geçirme ve Doğu Hıristiyanlığını etkisi altına alma çabaları, bu dönemde Haçlı Seferleri ile birlikte zirveye ulaşmıştır. Tahta çıktığında doğusunda Selçuklu Türkleri, batısında ise Norman tehlikesiyle karşı karşıya olan İmparator Aleksios, siyâsî zekâsı ve askerî tecrübesiyle Batı ve Bizans arasındaki dengeleri mümkün olduğu kadar imparatorluğun lehinde tutmaya çalışmıştır. Fakat Aleksios’un bu doğrultuda attığı adımlar imparatorluğu gelecekte kaldıramayacağı mâlî yükler altına soktuğu gibi Haçlılar ve Haçlı devletleriyle giderek kötüleşen münâsebetleri ise 1204’te Bizans İmparatorluğu’nun parçalanarak İstanbul’da bir Latin devletinin kuruluşuyla sonuçlanacaktır.
Bizans ile Batı dünyası arasında yüzyıllardır süregelen siyâsî, ticârî ve dînî rekabetin doruğa ulaştığı İmparator I. Aleksios Komnenos dönemindeki Bizans-Batı ilişkileri, doğurmuş olduğu sonuçlar bakımından Orta Çağ tarihinde önemli bir yere sahiptir. İmparatorun tahta çıktığı 1081 yılından 1118’deki ölümüne kadar geçen 37 yıllık süreçte Bizans ve Batı dünyası arasındaki önyargıların, dînî ve kültürel farklılıkların iki medeniyeti nasıl bir çatışma içine ittiğine dâir önemli gelişmelere sahne olmuştur. Batı’nın köklü bir geçmiş ve geleneğe sahip olan Bizans’a karşı üstünlüğü ele geçirme ve Doğu Hıristiyanlığını etkisi altına alma çabaları, bu dönemde Haçlı Seferleri ile birlikte zirveye ulaşmıştır. Tahta çıktığında doğusunda Selçuklu Türkleri, batısında ise Norman tehlikesiyle karşı karşıya olan İmparator Aleksios, siyâsî zekâsı ve askerî tecrübesiyle Batı ve Bizans arasındaki dengeleri mümkün olduğu kadar imparatorluğun lehinde tutmaya çalışmıştır. Fakat Aleksios’un bu doğrultuda attığı adımlar imparatorluğu gelecekte kaldıramayacağı mâlî yükler altına soktuğu gibi Haçlılar ve Haçlı devletleriyle giderek kötüleşen münâsebetleri ise 1204’te Bizans İmparatorluğu’nun parçalanarak İstanbul’da bir Latin devletinin kuruluşuyla sonuçlanacaktır.