Toplumsal çatışmaların, kaynaşmaların ve dönüşümlerin ardında hangi güçler bulunuyor? İnsan toplumlarının krize girdiği, çözüldüğü ve yeniden şekillendiği dramatik anlar, toplumların evriminin itici gücü olabilir mi?
Victor Turner, simgesel antropolojinin kurucu eserlerinden biri hâline gelmiş bu kitabında, simgesel eylemlerin, ritüellerin ve metaforların toplumsal yaşamın merkezinde nasıl durduğunu keşfe çıkıyor. Toplumsal çatışmaların yinelenen kalıplarını ve bunları çözmek için simgesel eylemleri ve “alanları” nasıl kullandığımızı inceliyor. Afrika kabilelerinden eski Amerikan uygarlıklarına; Meksika’nın bağımsızlık mücadelesinden İngiltere’de bir döneme damgasını vurmuş II. Henry ile Becket arasındaki emsal çatışmaya; Hindistan’daki kast mücadelelerinden 1960’ların karşıkültür hareketlerine; paganlarda, Hıristiyanlarda ve İslam’da hac yolculuklarının anlamına ve önemine kadar uzanan bir çizgide örnekler üzerinden, toplumsal dramaların kolektif deneyimlerimizi nasıl şekillendirdiğini ortaya koyarak yepyeni bir bakış açısı sunuyor.
Artık klasikleşmiş bu eser, insan yaşamını ve toplumlarını şekillendiren, görünmez ama son derece güçlü süreçleri anlamak isteyen herkes için bir kılavuz görevi görmeye devam ediyor.
Toplumsal çatışmaların, kaynaşmaların ve dönüşümlerin ardında hangi güçler bulunuyor? İnsan toplumlarının krize girdiği, çözüldüğü ve yeniden şekillendiği dramatik anlar, toplumların evriminin itici gücü olabilir mi?
Victor Turner, simgesel antropolojinin kurucu eserlerinden biri hâline gelmiş bu kitabında, simgesel eylemlerin, ritüellerin ve metaforların toplumsal yaşamın merkezinde nasıl durduğunu keşfe çıkıyor. Toplumsal çatışmaların yinelenen kalıplarını ve bunları çözmek için simgesel eylemleri ve “alanları” nasıl kullandığımızı inceliyor. Afrika kabilelerinden eski Amerikan uygarlıklarına; Meksika’nın bağımsızlık mücadelesinden İngiltere’de bir döneme damgasını vurmuş II. Henry ile Becket arasındaki emsal çatışmaya; Hindistan’daki kast mücadelelerinden 1960’ların karşıkültür hareketlerine; paganlarda, Hıristiyanlarda ve İslam’da hac yolculuklarının anlamına ve önemine kadar uzanan bir çizgide örnekler üzerinden, toplumsal dramaların kolektif deneyimlerimizi nasıl şekillendirdiğini ortaya koyarak yepyeni bir bakış açısı sunuyor.
Artık klasikleşmiş bu eser, insan yaşamını ve toplumlarını şekillendiren, görünmez ama son derece güçlü süreçleri anlamak isteyen herkes için bir kılavuz görevi görmeye devam ediyor.