Her insan, içinde bir ışıkla doğar. Bu ışıltı ve masumiyet bebeklerin her tarafından dışa yansır. Bebeklerin kokusu bile masumiyet kokar. İnsanların içinde doğuştan var olan ışık ne kadar kararsa da asla sönmez. Bu ışık zaman zaman farklı duygularla gölgelense de için için yanar ve hep iyiyi, güzeli arzu eder. İçimizdeki bu ışık hep bir "umut"tur. Eğer isterse, eğer imkân ve fırsat sunulursa içimizdeki gölgelenmiş ışığı çıkartabilir, zamanla sevgi ve güzelli saçabiliriz etrafa.
Böylelikle içimizde masumane ama sessizce yaşamaya çalışan, gürültünün patırtının arasında uykuya dalan o sevimli bebeği artık uyandırma zamanı gelmiştir. İçimizdeki çocuğu uyandırınca, o zavallı yavrucağın olumsuz duygu ve davranışlarımızdan nasıl da acı çektiğini fark ederiz. Biraz empati yaparak acı içinde kıvranan bir çocuk olmanın ne demek olduğunu yaşar ve hissederiz. İşte o zaman belki aklımızı başımız devrişebiliriz. Ben neler yapıyor, neler söylüyorum?!
Zaman zaman içimizdeki çocuğun bize tepki göstermesine izin verelim. Bu çocuk, bize yaşama sevinci verir, bizi hayata bağlar; o sebeple onu koruyup kollayalım. Yüreğimizde kibir, kin, nefret, kızgınlık, ön yargı öfke ve hasetlik gibi duygular taşıyarak bu çocuğa -aslında kendimize- ne kadar zarar verdiğimizin farkında mıyız? Bunların yerine yüreğimizi alabildiği kadar sevgi, saygı, güven, hoşgörü, kanaat, yardımseverlik... duygularıyla doldursak ve hayata güzel baksak ne kaybederiz?
Her insan, içinde bir ışıkla doğar. Bu ışıltı ve masumiyet bebeklerin her tarafından dışa yansır. Bebeklerin kokusu bile masumiyet kokar. İnsanların içinde doğuştan var olan ışık ne kadar kararsa da asla sönmez. Bu ışık zaman zaman farklı duygularla gölgelense de için için yanar ve hep iyiyi, güzeli arzu eder. İçimizdeki bu ışık hep bir "umut"tur. Eğer isterse, eğer imkân ve fırsat sunulursa içimizdeki gölgelenmiş ışığı çıkartabilir, zamanla sevgi ve güzelli saçabiliriz etrafa.
Böylelikle içimizde masumane ama sessizce yaşamaya çalışan, gürültünün patırtının arasında uykuya dalan o sevimli bebeği artık uyandırma zamanı gelmiştir. İçimizdeki çocuğu uyandırınca, o zavallı yavrucağın olumsuz duygu ve davranışlarımızdan nasıl da acı çektiğini fark ederiz. Biraz empati yaparak acı içinde kıvranan bir çocuk olmanın ne demek olduğunu yaşar ve hissederiz. İşte o zaman belki aklımızı başımız devrişebiliriz. Ben neler yapıyor, neler söylüyorum?!
Zaman zaman içimizdeki çocuğun bize tepki göstermesine izin verelim. Bu çocuk, bize yaşama sevinci verir, bizi hayata bağlar; o sebeple onu koruyup kollayalım. Yüreğimizde kibir, kin, nefret, kızgınlık, ön yargı öfke ve hasetlik gibi duygular taşıyarak bu çocuğa -aslında kendimize- ne kadar zarar verdiğimizin farkında mıyız? Bunların yerine yüreğimizi alabildiği kadar sevgi, saygı, güven, hoşgörü, kanaat, yardımseverlik... duygularıyla doldursak ve hayata güzel baksak ne kaybederiz?