Claire ve Jean Farel beğenildikleri kadar toplumun öfke şimşeklerini de çeken ünlü bir çift. Jean büyük bir televizyon kanalında milyonların izlediği siyasi bir tartışma programının sunucusu, eşi Claire de çok okunan ve tartışılan feminist bir yazar. Oğulları Alexandre ise prestijli bir Amerikan üniversitesinde başarılı, dikkat çeken öğrenci. Onlar için her şey yolunda gidiyor. Ancak bir tecavüz suçlaması, görünürde mükemmel olan aileyi sarsacak, kendilerini, toplumsal nüfuzu ve baskıyı, bireysel mutluluğu sorgulamalarına yol açacaktır.
Fransız yazar Karine Tuil İnsani Şeyler’de çağdaş dünyayı sorgularken yargı mekanizmasının acımasızlığını gözler önüne serip yerle bir ediyor ve okuru hem davalı hem davacı hem de jüri koltuğuna oturtarak kendi korkularıyla yüzleştiriyor. Çünkü bir gün herkes kendini bu sarmalın içinde bulabilir: “Sayın başkan, sayın jüri üyeleri, bu dava bize herkesin bir gün kendini yanlış tarafta bulabileceğini öğretmiştir. Her şeyi kaybetmek çok kolay. Sizin başınıza gelmez mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz.”
Claire ve Jean Farel beğenildikleri kadar toplumun öfke şimşeklerini de çeken ünlü bir çift. Jean büyük bir televizyon kanalında milyonların izlediği siyasi bir tartışma programının sunucusu, eşi Claire de çok okunan ve tartışılan feminist bir yazar. Oğulları Alexandre ise prestijli bir Amerikan üniversitesinde başarılı, dikkat çeken öğrenci. Onlar için her şey yolunda gidiyor. Ancak bir tecavüz suçlaması, görünürde mükemmel olan aileyi sarsacak, kendilerini, toplumsal nüfuzu ve baskıyı, bireysel mutluluğu sorgulamalarına yol açacaktır.
Fransız yazar Karine Tuil İnsani Şeyler’de çağdaş dünyayı sorgularken yargı mekanizmasının acımasızlığını gözler önüne serip yerle bir ediyor ve okuru hem davalı hem davacı hem de jüri koltuğuna oturtarak kendi korkularıyla yüzleştiriyor. Çünkü bir gün herkes kendini bu sarmalın içinde bulabilir: “Sayın başkan, sayın jüri üyeleri, bu dava bize herkesin bir gün kendini yanlış tarafta bulabileceğini öğretmiştir. Her şeyi kaybetmek çok kolay. Sizin başınıza gelmez mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz.”