Biz kimiz?.. Nereden geldik, nereye gidiyoruz?.. İlk insanlar nerede ve nasıl ortaya çıktılar?.. Afrika’dan kıtalara nasıl dağıldılar?.. Din veya tanrılara neden ihtiyaç duydular?..
Bu kitapta daha birçok soruya birlikte cevap arayacağız. Belki de bütün bunların cevabını bulmak için Sapienslere, Neandertallere, Denisovalılara, Erectuslara ve Habilislere kadar uzanmak gerekiyordu. Biz de bu düşünceyle kısa bir evrim yolculuğuna çıktık.
Ateşi bulan atalarımız çiğ et yemeden kurtulduğu gibi, buzul çağının dondurucu soğuğuna karşı zafer kazanarak da soylarını sürdürmeyi başarmışlardı. Fiziksel evrimin yanı sıra, zihinsel olarak da evrim geçiriyorlardı. Ama esas değişimleri, günümüzden yaklaşık olarak yetmiş bin yıl önce başladığı var sayılan bilişim devriminden sonra oldu. İletişim kurarak organize olmayı, yaşamak için savaşmayı öğrendiler. Ama başlangıçta karşılarında doğadan başka savaşacak hiçbir şey yoktu. Kendi çıkarı için gözünü kırpmadan doğa katliamları yaptı.
Yenemediği güçlere secde eden insan, onlara ilahi vasıflar yükleyerek tapınmaya ve ihtiyaç duyduğu her şey için bir tanrı yaratmaya başladı. Avcı-toplayıcı toplumda av tanrısına ihtiyaç duyan avcı atalarımız; çiftçiliğe başladıkları tarımcı toplumunda bereket ve hasat tanrıçalarına ihtiyaç duydular. Gözlerini hırs bürüyünce dünya kendilerine dar geldi ve savaşmaya başladılar. O zamanda nur topu gibi birer savaş tanrıları oldu. Savaştan arta kalan zamanlarında eğlenmeye, bunun için de eğlence ve sanat tanrılarına ihtiyaç duydular.
Bir de baktılar ki kendilerine faydası olmayan on binlerce put tanrıları olmuş!..Putları birer birer deviren insan, tanrısız yaşayamayacağını düşünüyordu. O yüzden çok tanrılı dinlerden, tek tanrılı ilahi dinlere inandı…
Biz kimiz?.. Nereden geldik, nereye gidiyoruz?.. İlk insanlar nerede ve nasıl ortaya çıktılar?.. Afrika’dan kıtalara nasıl dağıldılar?.. Din veya tanrılara neden ihtiyaç duydular?..
Bu kitapta daha birçok soruya birlikte cevap arayacağız. Belki de bütün bunların cevabını bulmak için Sapienslere, Neandertallere, Denisovalılara, Erectuslara ve Habilislere kadar uzanmak gerekiyordu. Biz de bu düşünceyle kısa bir evrim yolculuğuna çıktık.
Ateşi bulan atalarımız çiğ et yemeden kurtulduğu gibi, buzul çağının dondurucu soğuğuna karşı zafer kazanarak da soylarını sürdürmeyi başarmışlardı. Fiziksel evrimin yanı sıra, zihinsel olarak da evrim geçiriyorlardı. Ama esas değişimleri, günümüzden yaklaşık olarak yetmiş bin yıl önce başladığı var sayılan bilişim devriminden sonra oldu. İletişim kurarak organize olmayı, yaşamak için savaşmayı öğrendiler. Ama başlangıçta karşılarında doğadan başka savaşacak hiçbir şey yoktu. Kendi çıkarı için gözünü kırpmadan doğa katliamları yaptı.
Yenemediği güçlere secde eden insan, onlara ilahi vasıflar yükleyerek tapınmaya ve ihtiyaç duyduğu her şey için bir tanrı yaratmaya başladı. Avcı-toplayıcı toplumda av tanrısına ihtiyaç duyan avcı atalarımız; çiftçiliğe başladıkları tarımcı toplumunda bereket ve hasat tanrıçalarına ihtiyaç duydular. Gözlerini hırs bürüyünce dünya kendilerine dar geldi ve savaşmaya başladılar. O zamanda nur topu gibi birer savaş tanrıları oldu. Savaştan arta kalan zamanlarında eğlenmeye, bunun için de eğlence ve sanat tanrılarına ihtiyaç duydular.
Bir de baktılar ki kendilerine faydası olmayan on binlerce put tanrıları olmuş!..Putları birer birer deviren insan, tanrısız yaşayamayacağını düşünüyordu. O yüzden çok tanrılı dinlerden, tek tanrılı ilahi dinlere inandı…