Kuşkusuz, genelde afetler özelde ise depremler, doğa olayı olmanın ötesinde sosyal ve beşerî sonuçlar doğuran olgulardır. Bu açıdan afetler, doğal bir savunmasızlık hâline bağlı olarak ortaya çıkan felaketler olarak tanımlansa da insanın doğa ile münasebetinde sorumluluklarını ihlal ya da ihmal ettiği durumların çarpıcı sonuçlarına işaret etmektedir. Depremi salt bir doğa olayı olarak görmekten uzaklaşabilmek; deprem öncesi ve sonrasında ortaya çıkan toplumsal, tarihsel, kültürel, ekonomik, idari, mimari, çevresel, yapısal, ekolojik olmak üzere yaşanan afetin doğurduğu sonuçları, nedenleri ile birlikte anlamayı ve yorumlamayı gerektirir. Afetleri “doğal” olaylar ve olgular olarak görmekten ziyade sosyal, kültürel, idari, mekânsal ve tarihsel olarak analiz etmek, toplumsal dirençlilik ve iyileşme bakımından son derece önemlidir.
Kuşkusuz, genelde afetler özelde ise depremler, doğa olayı olmanın ötesinde sosyal ve beşerî sonuçlar doğuran olgulardır. Bu açıdan afetler, doğal bir savunmasızlık hâline bağlı olarak ortaya çıkan felaketler olarak tanımlansa da insanın doğa ile münasebetinde sorumluluklarını ihlal ya da ihmal ettiği durumların çarpıcı sonuçlarına işaret etmektedir. Depremi salt bir doğa olayı olarak görmekten uzaklaşabilmek; deprem öncesi ve sonrasında ortaya çıkan toplumsal, tarihsel, kültürel, ekonomik, idari, mimari, çevresel, yapısal, ekolojik olmak üzere yaşanan afetin doğurduğu sonuçları, nedenleri ile birlikte anlamayı ve yorumlamayı gerektirir. Afetleri “doğal” olaylar ve olgular olarak görmekten ziyade sosyal, kültürel, idari, mekânsal ve tarihsel olarak analiz etmek, toplumsal dirençlilik ve iyileşme bakımından son derece önemlidir.