Bu kitap, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalında tamamladığım İradeci ve Zorunlulukçu Yaklaşımlar Ekseninde Hukukun Kaynağı başlıklı doktora tezimin aynı ad ile basılmış halidir. Kitapta küçük çaplı birtakım düzeltmeler yapılmasının dışında çok büyük oranda tez metnine sadık kalınmıştır. Tez konusunun hikayesine gelinecek olursa beni bu konuyu araştırmaya teşvik eden temel motivasyon modern hegemonik siyasal ve hukuki söylemin eleştirisi olmuştur. Bu eleştirinin ana güzergahının ise Spinoza okumaları ile şekillendiğini söylemem gerekir. Burada, eserleriyle beni Spinoza düşüncesi ve bu düşüncenin siyasi ve hukuki boyutlarıyla tanıştıran, Türkiye’nin müstesna kamu hukukçularından Prof. Dr. Cemal Bali AKAL’ı anmadan ve hakkını teslim etmeden geçemeyeceğim. Akal, diğer çalışmalarının yanı sıra özellikle Varolma Direnci ve Özerklik ve Hukuk Nedir adlı eserleriyle bu çalışmaya ilham vermekle kalmamış aynı zamanda çalışmanın temel referans kaynaklarından biri olmuştur. Batı Avrupa’da XVI. ve XVII. yüzyıllarda şekillenen ve egemenlik kuramına eklemlenen toplum sözleşmesiyle birlikte tekemmül ettiği düşünülen modern söylem, ulus iradesini siyasal ve hukuki süreçlerin merkezine taşımıştır. İnsanlar artık kendi hukuklarının yaratıcısı olarak düşünülmekte ve siyasal iktidar ve hukukun tüm aşkınlık, dışsallık ve kutsallıklardan arındırılarak dünyevileştirildiği kabul edilmektedir. Bu çalışmada ise tüm pozitivist iddialarına rağmen modern söylemin, hukukun kaynağını düşünürken modernite öncesi söylemlerle benzer bir idealizme sürüklendiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Modern siyasal ve hukuki söylemin idealizmi tam olarak onun da bir tür iradecilikle malul olmasından kaynaklanmaktadır. Tabii hukukçu anlayışta hukukun kaynağı ve yaratıcısı olarak sunulan aşkın, kutsal ve dışsal iradenin yerini insanın özgür iradesi almıştır.
Bununla birlikte bu irade de onu belirleyen zorunluluklardan ve güç ilişkilerinden soyutlandığı ölçüde aşkın iradeye benzer bir mistifikasyon yaratmakta ve olanı meşrulaştırıcı bir işlev görmektedir. Ayrıca ulus iradesi kendisini oluşturan tekil bireylerin dışında üstün ve soyut bir irade olarak düşünüldüğü için tabi hukukta görülen dışsallık ve aşkınlaştırmayla burada da karşılaşılmaktadır. İradeci olan bu hegemonik söylemin karşısında hukukun kaynağını iradeye önsel olan zorunluluklarda arayan yaklaşımlar vardır. Bu kavramsal çerçeve kaçınılmaz bir şekilde çalışmada öncelikle iradeci ve zorunlulukçu hukuk yaklaşımlarının açıklanması ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle çalışmanın ilk iki bölümünde iradeci ve zorunlulukçu yaklaşımlar analiz edilmiştir. Birinci bölümde, hukukun kaynağına aşkın ya da dünyevi bir iradeyi yerleştiren teori ve yaklaşımlar açıklanmaya çalışılmış ve bu kapsamda klasik ve modern tabii hukukçu yaklaşımların yanı sıra modern iradeci pozitivist hukuk yaklaşımları da incelenmiştir. İkinci bölümde ise iradeci olmayan ve hukukun, insanı ve toplumu kuşatan zorunluluklar tarafından belirlendiğini savunan yaklaşımlar ele alınmıştır. Bu bölümde Spinoza’nın zorunlulukçu felsefesi merkeze alınmış ve bu felsefeyle olan bağları düşünülerek Kelsen’in ve genel olarak Marksizm’in hukuk yaklaşımları incelenmiştir. Son olarak üçüncü bölümde, siyasal antropoloji çalışmalarının ışığı altında, zorunluluklar tarafından belirlenen güç ilişkilerinin hukuka önsel olduğu tezi irdelenmiş ve iradeci yaklaşımların temelde idealist ve sosyallik dışı olduğu açıklanmaya çalışılarak hukukun kaynağını zorunluluklarda arayan yaklaşımlara küçük de olsa bir katkı sunmak amaçlanmıştır.
Bu kitap, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalında tamamladığım İradeci ve Zorunlulukçu Yaklaşımlar Ekseninde Hukukun Kaynağı başlıklı doktora tezimin aynı ad ile basılmış halidir. Kitapta küçük çaplı birtakım düzeltmeler yapılmasının dışında çok büyük oranda tez metnine sadık kalınmıştır. Tez konusunun hikayesine gelinecek olursa beni bu konuyu araştırmaya teşvik eden temel motivasyon modern hegemonik siyasal ve hukuki söylemin eleştirisi olmuştur. Bu eleştirinin ana güzergahının ise Spinoza okumaları ile şekillendiğini söylemem gerekir. Burada, eserleriyle beni Spinoza düşüncesi ve bu düşüncenin siyasi ve hukuki boyutlarıyla tanıştıran, Türkiye’nin müstesna kamu hukukçularından Prof. Dr. Cemal Bali AKAL’ı anmadan ve hakkını teslim etmeden geçemeyeceğim. Akal, diğer çalışmalarının yanı sıra özellikle Varolma Direnci ve Özerklik ve Hukuk Nedir adlı eserleriyle bu çalışmaya ilham vermekle kalmamış aynı zamanda çalışmanın temel referans kaynaklarından biri olmuştur. Batı Avrupa’da XVI. ve XVII. yüzyıllarda şekillenen ve egemenlik kuramına eklemlenen toplum sözleşmesiyle birlikte tekemmül ettiği düşünülen modern söylem, ulus iradesini siyasal ve hukuki süreçlerin merkezine taşımıştır. İnsanlar artık kendi hukuklarının yaratıcısı olarak düşünülmekte ve siyasal iktidar ve hukukun tüm aşkınlık, dışsallık ve kutsallıklardan arındırılarak dünyevileştirildiği kabul edilmektedir. Bu çalışmada ise tüm pozitivist iddialarına rağmen modern söylemin, hukukun kaynağını düşünürken modernite öncesi söylemlerle benzer bir idealizme sürüklendiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Modern siyasal ve hukuki söylemin idealizmi tam olarak onun da bir tür iradecilikle malul olmasından kaynaklanmaktadır. Tabii hukukçu anlayışta hukukun kaynağı ve yaratıcısı olarak sunulan aşkın, kutsal ve dışsal iradenin yerini insanın özgür iradesi almıştır.
Bununla birlikte bu irade de onu belirleyen zorunluluklardan ve güç ilişkilerinden soyutlandığı ölçüde aşkın iradeye benzer bir mistifikasyon yaratmakta ve olanı meşrulaştırıcı bir işlev görmektedir. Ayrıca ulus iradesi kendisini oluşturan tekil bireylerin dışında üstün ve soyut bir irade olarak düşünüldüğü için tabi hukukta görülen dışsallık ve aşkınlaştırmayla burada da karşılaşılmaktadır. İradeci olan bu hegemonik söylemin karşısında hukukun kaynağını iradeye önsel olan zorunluluklarda arayan yaklaşımlar vardır. Bu kavramsal çerçeve kaçınılmaz bir şekilde çalışmada öncelikle iradeci ve zorunlulukçu hukuk yaklaşımlarının açıklanması ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle çalışmanın ilk iki bölümünde iradeci ve zorunlulukçu yaklaşımlar analiz edilmiştir. Birinci bölümde, hukukun kaynağına aşkın ya da dünyevi bir iradeyi yerleştiren teori ve yaklaşımlar açıklanmaya çalışılmış ve bu kapsamda klasik ve modern tabii hukukçu yaklaşımların yanı sıra modern iradeci pozitivist hukuk yaklaşımları da incelenmiştir. İkinci bölümde ise iradeci olmayan ve hukukun, insanı ve toplumu kuşatan zorunluluklar tarafından belirlendiğini savunan yaklaşımlar ele alınmıştır. Bu bölümde Spinoza’nın zorunlulukçu felsefesi merkeze alınmış ve bu felsefeyle olan bağları düşünülerek Kelsen’in ve genel olarak Marksizm’in hukuk yaklaşımları incelenmiştir. Son olarak üçüncü bölümde, siyasal antropoloji çalışmalarının ışığı altında, zorunluluklar tarafından belirlenen güç ilişkilerinin hukuka önsel olduğu tezi irdelenmiş ve iradeci yaklaşımların temelde idealist ve sosyallik dışı olduğu açıklanmaya çalışılarak hukukun kaynağını zorunluluklarda arayan yaklaşımlara küçük de olsa bir katkı sunmak amaçlanmıştır.