Felsefe kelimesi, pek çok insan için, yüz buruşturucu ve dudak bükücü hatta bazen istihzaî bir gülüş ile ilişkilendirilebilecek bir alan olarak görülebilir. Özellikle felsefenin dindar insanların ilgi alanına girmesi, Gazali’den bugüne, sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorun hiçbir zaman aşılamamış veya aşılması, etkili bazı çevrelerce istenmemiştir. Oysa ister felsefî olsun isterse olmasın, herhangi bir metin veya konuşmadan sonuç çıkarma, söylenmek istenen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için felsefi ön bilgiye ihtiyaç vardır. Bu açıdan bakıldığında günlük hayatta elde ettiğimiz bilgileri hangi metotla aldığımızın farkında olmak gerekir. Bu farkındalığı oluşturacak olan felsefeden başkası değildir. Örneğin Varlık nedir? Bilgiyi nasıl elde ederim? Bilim nedir? Değer nedir? gibi sorular ve bu soruların cevapları felsefenin ana problemlerini oluşturur.
Felsefe kelimesi, pek çok insan için, yüz buruşturucu ve dudak bükücü hatta bazen istihzaî bir gülüş ile ilişkilendirilebilecek bir alan olarak görülebilir. Özellikle felsefenin dindar insanların ilgi alanına girmesi, Gazali’den bugüne, sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorun hiçbir zaman aşılamamış veya aşılması, etkili bazı çevrelerce istenmemiştir. Oysa ister felsefî olsun isterse olmasın, herhangi bir metin veya konuşmadan sonuç çıkarma, söylenmek istenen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için felsefi ön bilgiye ihtiyaç vardır. Bu açıdan bakıldığında günlük hayatta elde ettiğimiz bilgileri hangi metotla aldığımızın farkında olmak gerekir. Bu farkındalığı oluşturacak olan felsefeden başkası değildir. Örneğin Varlık nedir? Bilgiyi nasıl elde ederim? Bilim nedir? Değer nedir? gibi sorular ve bu soruların cevapları felsefenin ana problemlerini oluşturur.