Değerler Eğitim Merkezi(DEM), İslam felsefesi her şeyden önce bir "felsefe"dir. İslam medeniyeti ve genel felsefe tarihi içinde kritik roller üslenmiş bir mirası temsil etmektedir. özellikle İslam kültürünü biçimlendirmede on asırdan fazla kritik bir rol oynamış olan İslam felsefesi geleneği, son derece zengin, bir o kadar da etkin ve büyük ölçüde özerk bir entelektüel harekettir. Ne yazık ki bu gelenek Doğuda da Batıda da yeteri kadar bilinmemektedir. Doğuşundan itibaren geliştiği medeniyette de zaman zaman meşruiyet problemiyle karşılaşan bu düşünce, söz konusu medeniyetin en çok ihmal edilen ve olumsuz yargılarla değerlendirilen düşünce dinamiklerinden birisi olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri İslam felsefesi hakkında çalışan oryantalistler tarafından oluşturulan yargılar ise de, bunun hala devam ettirilmesi, son dönemlerdeki onun değerini ortaya koyan bilimsel çalışmalara rağmen, hakkındaki çalışmaların belli bir düzeye ulaşmamış olmasıdır.
Bu çalışma, İslam felsefesinin tarihine bir giriştir; onu teşekkül ettiren büyük filozofları esas alarak onun değerini ve ele aldığı temel problemleri göstermeyi amaçlamaktadır. Gerçekten de düştüğü her yeri her bakımdan yeşertmiş ve canlandırmış İslam düşünce mirasının en hor görülen, ama en çok etkilenilen ve dolayısıyla harekete geçireni olarak İslam felsefe mirasının bizim zihni alanımıza da saçılmasına fırsat tanımak durumundayız. Bu fırsatı saçacak yegane espri ise, filozoflarımızın ısrarla altını çizdiği gibi "hakikat peşinde olmak ve hakikate uygun davranma kararlılığında olmaktır." Kısaca İslam Felsefesi yaşayan bir gelenektir ve "ziyaretçi"lerini beklemektedir.
Değerler Eğitim Merkezi(DEM), İslam felsefesi her şeyden önce bir "felsefe"dir. İslam medeniyeti ve genel felsefe tarihi içinde kritik roller üslenmiş bir mirası temsil etmektedir. özellikle İslam kültürünü biçimlendirmede on asırdan fazla kritik bir rol oynamış olan İslam felsefesi geleneği, son derece zengin, bir o kadar da etkin ve büyük ölçüde özerk bir entelektüel harekettir. Ne yazık ki bu gelenek Doğuda da Batıda da yeteri kadar bilinmemektedir. Doğuşundan itibaren geliştiği medeniyette de zaman zaman meşruiyet problemiyle karşılaşan bu düşünce, söz konusu medeniyetin en çok ihmal edilen ve olumsuz yargılarla değerlendirilen düşünce dinamiklerinden birisi olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri İslam felsefesi hakkında çalışan oryantalistler tarafından oluşturulan yargılar ise de, bunun hala devam ettirilmesi, son dönemlerdeki onun değerini ortaya koyan bilimsel çalışmalara rağmen, hakkındaki çalışmaların belli bir düzeye ulaşmamış olmasıdır.
Bu çalışma, İslam felsefesinin tarihine bir giriştir; onu teşekkül ettiren büyük filozofları esas alarak onun değerini ve ele aldığı temel problemleri göstermeyi amaçlamaktadır. Gerçekten de düştüğü her yeri her bakımdan yeşertmiş ve canlandırmış İslam düşünce mirasının en hor görülen, ama en çok etkilenilen ve dolayısıyla harekete geçireni olarak İslam felsefe mirasının bizim zihni alanımıza da saçılmasına fırsat tanımak durumundayız. Bu fırsatı saçacak yegane espri ise, filozoflarımızın ısrarla altını çizdiği gibi "hakikat peşinde olmak ve hakikate uygun davranma kararlılığında olmaktır." Kısaca İslam Felsefesi yaşayan bir gelenektir ve "ziyaretçi"lerini beklemektedir.