Kitabımız, günümüzde, -din-siyaset ilişkisi bağlamında- İslâm siyaset düşüncesi konusunda Müslümanlarda meydana gelen kafa karışıklığını gidermeye katkı sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır.
Müslümanlar bakımından, devlet başkanlığına yani, iktidara karşılık gelen “hilâfet”, ilk dönemde olduğu gibi günümüzde de İslâm siyaset düşüncesinin ve bu çerçevede yapılan tartışmaların merkezinde yer alan siyasi bir kurumdur. Buna mukabil, bütün Müslümanları temsil etmesi, onu diğerlerine göre farklı kılmaktadır. Bu kurum, İslâm coğrafyasının genişlemesiyle birlikte Müslümanların tek merkezden yönetilmesi imkânı kalmayınca, önce sembolik hale gelmiş, sonra da yok olup gitmiştir. Çalışmamızda, günümüzde böyle ya da benzeri bir kuruma ihtiyaç var mıdır? sorusuna cevap verilmeye çalışılmıştır.
Din ve siyaset, müstakil birer kurum olmakla birlikte, birbirinden tamamen bağımsız değildir. Dinin/İslâm’ın hedeflerinin tahakkuku için siyasetin yanısıra devlet ve hükûmet gibi siyasi kurumlar gerekir. Çünkü İslâm, sadece bir din değil, siyasetin de alanı olan sosyal hayata dair hükümler (şeriat) vaz’ eden bir medeniyet projesidir.
Hz. Muhammed’in bir peygamber olmasının yanısıra bir devlet başkanı olmasından hareketle dinî görevlerin ancak bir devlet ve hükûmet sayesinde yerine getirilebileceği hususu çalışmamızın temasını oluşturmaktadır. Ayrıca, İslâm’ın siyaset fikri, Hz. Muhammed’in aynı zamanda devlet başkanı olmasından bağımsız olarak ele alınamaz. Bu bağlamda İslâm’ın nev-i şahsına münhasır bir siyaset ve buna bağlı olarak bir yönetim öngörüsü vardır. Aklı, tecrübeyi ve dini referans alan bu siyaset ve yönetim şekli, -kısmi benzerlikler olmakla birlikte- günümüz siyaset türleri ve yönetim şekilleriyle karşılanamaz.
Kitabımız, günümüzde, -din-siyaset ilişkisi bağlamında- İslâm siyaset düşüncesi konusunda Müslümanlarda meydana gelen kafa karışıklığını gidermeye katkı sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır.
Müslümanlar bakımından, devlet başkanlığına yani, iktidara karşılık gelen “hilâfet”, ilk dönemde olduğu gibi günümüzde de İslâm siyaset düşüncesinin ve bu çerçevede yapılan tartışmaların merkezinde yer alan siyasi bir kurumdur. Buna mukabil, bütün Müslümanları temsil etmesi, onu diğerlerine göre farklı kılmaktadır. Bu kurum, İslâm coğrafyasının genişlemesiyle birlikte Müslümanların tek merkezden yönetilmesi imkânı kalmayınca, önce sembolik hale gelmiş, sonra da yok olup gitmiştir. Çalışmamızda, günümüzde böyle ya da benzeri bir kuruma ihtiyaç var mıdır? sorusuna cevap verilmeye çalışılmıştır.
Din ve siyaset, müstakil birer kurum olmakla birlikte, birbirinden tamamen bağımsız değildir. Dinin/İslâm’ın hedeflerinin tahakkuku için siyasetin yanısıra devlet ve hükûmet gibi siyasi kurumlar gerekir. Çünkü İslâm, sadece bir din değil, siyasetin de alanı olan sosyal hayata dair hükümler (şeriat) vaz’ eden bir medeniyet projesidir.
Hz. Muhammed’in bir peygamber olmasının yanısıra bir devlet başkanı olmasından hareketle dinî görevlerin ancak bir devlet ve hükûmet sayesinde yerine getirilebileceği hususu çalışmamızın temasını oluşturmaktadır. Ayrıca, İslâm’ın siyaset fikri, Hz. Muhammed’in aynı zamanda devlet başkanı olmasından bağımsız olarak ele alınamaz. Bu bağlamda İslâm’ın nev-i şahsına münhasır bir siyaset ve buna bağlı olarak bir yönetim öngörüsü vardır. Aklı, tecrübeyi ve dini referans alan bu siyaset ve yönetim şekli, -kısmi benzerlikler olmakla birlikte- günümüz siyaset türleri ve yönetim şekilleriyle karşılanamaz.