Çalışma Sovyet devriminin Türkiyeli okur tarafından pek bilinmeyen bir yanını, Bolşeviklerin dini alandaki politikalarını ve bu politikaların Müslüman toplumlar üzerindeki etkilerini inceliyor. Bu konuda, İslami kesimden bazı araştırmacıların çalışmaları vardı. Fakat gelişmeleri sol bakışla inceleyen bir çalışma ilk kez yapılıyor.
Kitabın önemli bir özelliği, 1905'ten 1930'lu yıllara kadar olan dönem için birinci el Osmanlıca kaynakları kullanması. Dönemin İslamcı yayın organları olan Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad, İslam Mecmuası ve bazı günlük gazetelerin yanı sıra, dönemin sol yayın organları (İştirak, Kurtuluş, Aydınlık, Yeni Hayat, Emek,vd) bunlar arasında. Bunların yanı sıra çalışmanın ana kaynağını, Bolşevik devriminden sonra Türkiye'ye gelen milliyetçi-İslamcı siyasi liderlerin, aydınların çıkardığı dergiler oluşturuyor. Bu dergiler 1917 Şubat ve Ekim devrimlerinde sorumlu düzeylerde bulunmuş kişiler tarafından çıkarılıyordu. Bu dergilerin ilgi alanı hemen hemen tümüyle Sovyetler Birliği ve Müslümanlardı. Bunlar Sovyet basınını takip ediyor, birinci elden haberler ve yorumlar alıyorlardı. Dolayısıyla bu dergiler Sovyetler Birliği ve Müslümanlar arasındaki gelişmeler için birinci el kaynak durumundaydılar.
Kitapta başlıca iki konu üzerinde duruluyor. İlk olarak İslam dünyasında, İslam ve sosyalizm arasındaki ilişkiye dair düşünceler, tarihi seyri içinde inceleniyor. İslamiyet ile sosyalizmi bağdaştıran görüşlerin esas olarak 1905 Rus devrimi ile birlikte İslam dünyasının gündemine girdiğini görüyoruz. İkinci olarak, Sovyet iktidarlarının din ile mücadeleye yönelik çalışmaları, bu çalışmalara karşı oluşan tepkiler, geri adımlar ve Rusya Müslümanlığındaki değişimler günümüze kadar inceleniyor.
Eser Rusya Müslümanlarının siyasi hareketlerine ve dini yapılanmalarına geniş yer veriyor. Rusya Müslümanları homojen bir yapıya sahip değillerdi. Orta Asya (Türkistan) ve Kuzey Kafkasya (Dağıstan) Müslümanları ile Azeriler, Volga boyu ve Kırım Müslümanları, toplumsal-ekonomik yapı bakımından çok farklıydılar. Bu farklar siyasi ve dini tavırlara da yansıyordu. Bu nedenle Rusya Müslümanları içinde Cedidciler ve Kadimciler mücadelesi ortaya çıkmıştı. Başını Orta Asya Müslümanlarının çektiği Kadimciler (Gelenekçiler) ile, liderliğini Kırım ve Volga boyu Tatarlarının, Azerilerin yaptığı Cedidciler (Yenilikçiler) arasındaki mücadele çalışmada ayrıntılarıyla ele alınıyor. Bu noktada, Cedidci aydınların ve ulemanın sadece Rusya Müslümanları içinde değil, genel olarak İslam dünyasında oynadığı öncü reformist rolü izleyebiliyoruz.
Kitapta Cedidci hareketin Şubat devrimi ve Ekim devrimi karşısındaki farklı tavırları, bunun nedenleri, Cedidci hareketin Bolşevik devrimi sürecinde tarihten silinmesine yol açan iç dinamikleri ayrıntılarıyla tartışılıyor.
Uygulanan ekonomik, siyasi, sosyal ve dini politikalar sonucunda Sovyetler Birliği (Müslüman cumhuriyetler dahil) 1970'li yıllarda dünyadaki en laik, dinin toplum üzerindeki etkisinin en az olduğu ülke haline geldi. Müslüman toplumlardaki dini dönüşüm çalışmada örnekleriyle anlatılıyor. Sovyet sisteminin çöküşü ve kapitalizmin resmen kuruluşuyla birlikte dini gericiliğin nasıl geri geldiği de kitapta örnekleriyle inceleniyor.
Kısacası, kitap bu konudaki tartışmalara yeni bir soluk getiriyor...
Çalışma Sovyet devriminin Türkiyeli okur tarafından pek bilinmeyen bir yanını, Bolşeviklerin dini alandaki politikalarını ve bu politikaların Müslüman toplumlar üzerindeki etkilerini inceliyor. Bu konuda, İslami kesimden bazı araştırmacıların çalışmaları vardı. Fakat gelişmeleri sol bakışla inceleyen bir çalışma ilk kez yapılıyor.
Kitabın önemli bir özelliği, 1905'ten 1930'lu yıllara kadar olan dönem için birinci el Osmanlıca kaynakları kullanması. Dönemin İslamcı yayın organları olan Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad, İslam Mecmuası ve bazı günlük gazetelerin yanı sıra, dönemin sol yayın organları (İştirak, Kurtuluş, Aydınlık, Yeni Hayat, Emek,vd) bunlar arasında. Bunların yanı sıra çalışmanın ana kaynağını, Bolşevik devriminden sonra Türkiye'ye gelen milliyetçi-İslamcı siyasi liderlerin, aydınların çıkardığı dergiler oluşturuyor. Bu dergiler 1917 Şubat ve Ekim devrimlerinde sorumlu düzeylerde bulunmuş kişiler tarafından çıkarılıyordu. Bu dergilerin ilgi alanı hemen hemen tümüyle Sovyetler Birliği ve Müslümanlardı. Bunlar Sovyet basınını takip ediyor, birinci elden haberler ve yorumlar alıyorlardı. Dolayısıyla bu dergiler Sovyetler Birliği ve Müslümanlar arasındaki gelişmeler için birinci el kaynak durumundaydılar.
Kitapta başlıca iki konu üzerinde duruluyor. İlk olarak İslam dünyasında, İslam ve sosyalizm arasındaki ilişkiye dair düşünceler, tarihi seyri içinde inceleniyor. İslamiyet ile sosyalizmi bağdaştıran görüşlerin esas olarak 1905 Rus devrimi ile birlikte İslam dünyasının gündemine girdiğini görüyoruz. İkinci olarak, Sovyet iktidarlarının din ile mücadeleye yönelik çalışmaları, bu çalışmalara karşı oluşan tepkiler, geri adımlar ve Rusya Müslümanlığındaki değişimler günümüze kadar inceleniyor.
Eser Rusya Müslümanlarının siyasi hareketlerine ve dini yapılanmalarına geniş yer veriyor. Rusya Müslümanları homojen bir yapıya sahip değillerdi. Orta Asya (Türkistan) ve Kuzey Kafkasya (Dağıstan) Müslümanları ile Azeriler, Volga boyu ve Kırım Müslümanları, toplumsal-ekonomik yapı bakımından çok farklıydılar. Bu farklar siyasi ve dini tavırlara da yansıyordu. Bu nedenle Rusya Müslümanları içinde Cedidciler ve Kadimciler mücadelesi ortaya çıkmıştı. Başını Orta Asya Müslümanlarının çektiği Kadimciler (Gelenekçiler) ile, liderliğini Kırım ve Volga boyu Tatarlarının, Azerilerin yaptığı Cedidciler (Yenilikçiler) arasındaki mücadele çalışmada ayrıntılarıyla ele alınıyor. Bu noktada, Cedidci aydınların ve ulemanın sadece Rusya Müslümanları içinde değil, genel olarak İslam dünyasında oynadığı öncü reformist rolü izleyebiliyoruz.
Kitapta Cedidci hareketin Şubat devrimi ve Ekim devrimi karşısındaki farklı tavırları, bunun nedenleri, Cedidci hareketin Bolşevik devrimi sürecinde tarihten silinmesine yol açan iç dinamikleri ayrıntılarıyla tartışılıyor.
Uygulanan ekonomik, siyasi, sosyal ve dini politikalar sonucunda Sovyetler Birliği (Müslüman cumhuriyetler dahil) 1970'li yıllarda dünyadaki en laik, dinin toplum üzerindeki etkisinin en az olduğu ülke haline geldi. Müslüman toplumlardaki dini dönüşüm çalışmada örnekleriyle anlatılıyor. Sovyet sisteminin çöküşü ve kapitalizmin resmen kuruluşuyla birlikte dini gericiliğin nasıl geri geldiği de kitapta örnekleriyle inceleniyor.
Kısacası, kitap bu konudaki tartışmalara yeni bir soluk getiriyor...