Disiplinlerarası yaklaşım, İslam bilim ve düşüncesinde ontolojik vahdetin temelinde yer aldığı epistemolojik bir vahdetin gereğidir. Zira İslam bilim ve düşüncesinde bilgi maluma/varlığa, yani bilginin nesnesine, klasik ifadesiyle eşyaya tabidir. Meşşâî felsefenin Aristoteles mantığından İslam bilim ve düşüncesine kazandırdığı bir yaklaşım olarak özellikle tasavvur düzeyindeki bilgi, eşyadan soyutlanarak elde edilmiş zihinsel suretlerdir. Bunlar basit bilgilerdir. Spesifik bilgiye ise zihin, tasavvurlar arasında konu ve yüklem bağıntıları kurarak ulaşır.
İslamî ilimler bu perspektiften konusunu tanımlamaya ve bilişsel açılımlar geliştirmeye çalışır. Ürettikleri veya tespit ettikleri bilgiler diğer ilimlerle bütünlük arz eder. Zira meseleler, kesiştikleri cihetten ilgili oldukları ilimlerin altında toplanırlar. İlimlerin cihet-i vahdetleri itibari olduğu için de her bir ilim mesele edindiği eşyayı veya olguyu ancak kendi cihetinden tarif edebilir. Bununla birlikte bu ilimler ortak konu ve meseleleri nedeniyle belirli bir zeminde konum alırlar ve geçirgen bir dokuya sahip olarak o zemine yerleşirler. Bu yüzden tek başlarına bir nesnenin komple tasvirini veremezler. Bu alanların üretip veya tedvin edip sistematize ettiği bilgiler, belirli bir düzen ve amaç doğrultusunda bir araya getirildiğinde söz konusu nesnenin kuşatıcı bir profili ortaya çıkar. Bu yaklaşım, kozmolojik bütünlükten soyutlanan realist bilgi anlayışının, klasik ifadesiyle bilginin maluma tabi oluşunun zorunlu bir tezahürüdür.
Disiplinlerarası yaklaşım, İslam bilim ve düşüncesinde ontolojik vahdetin temelinde yer aldığı epistemolojik bir vahdetin gereğidir. Zira İslam bilim ve düşüncesinde bilgi maluma/varlığa, yani bilginin nesnesine, klasik ifadesiyle eşyaya tabidir. Meşşâî felsefenin Aristoteles mantığından İslam bilim ve düşüncesine kazandırdığı bir yaklaşım olarak özellikle tasavvur düzeyindeki bilgi, eşyadan soyutlanarak elde edilmiş zihinsel suretlerdir. Bunlar basit bilgilerdir. Spesifik bilgiye ise zihin, tasavvurlar arasında konu ve yüklem bağıntıları kurarak ulaşır.
İslamî ilimler bu perspektiften konusunu tanımlamaya ve bilişsel açılımlar geliştirmeye çalışır. Ürettikleri veya tespit ettikleri bilgiler diğer ilimlerle bütünlük arz eder. Zira meseleler, kesiştikleri cihetten ilgili oldukları ilimlerin altında toplanırlar. İlimlerin cihet-i vahdetleri itibari olduğu için de her bir ilim mesele edindiği eşyayı veya olguyu ancak kendi cihetinden tarif edebilir. Bununla birlikte bu ilimler ortak konu ve meseleleri nedeniyle belirli bir zeminde konum alırlar ve geçirgen bir dokuya sahip olarak o zemine yerleşirler. Bu yüzden tek başlarına bir nesnenin komple tasvirini veremezler. Bu alanların üretip veya tedvin edip sistematize ettiği bilgiler, belirli bir düzen ve amaç doğrultusunda bir araya getirildiğinde söz konusu nesnenin kuşatıcı bir profili ortaya çıkar. Bu yaklaşım, kozmolojik bütünlükten soyutlanan realist bilgi anlayışının, klasik ifadesiyle bilginin maluma tabi oluşunun zorunlu bir tezahürüdür.