Yaşadığımız çağın en yaygın sorunu olan İslamofobinin, Batı edebiyatında Müslüman karşıtı bağnazlık şeklinde ve Müslümanların edebi temsillerinin olumsuz biçimde yansımaları, kültürel farklılığın nefret, tehdit ve kaygı olarak algılandığını göstermektedir. Müslüman karşıtı ön yargı, medya, politikacılar ve hiç kuşkusuz edebi eserlerde olumsuz temsiller aracılığıyla ideolojik ve ırkçı bir kampanyaya dönüşmüştür. İslamofobi ve Batı Edebiyatı, açıkça seküler, Batı'nın kültürel üstünlük varsayımlarını vurgulayan, yeni-emperyal dürtüleri tanıyan ve eleştirenlere kadar birçok konumu görünür hale getiren romanları ele almaktadır. Kitap, Müslüman deneyiminin tasvirlerinin, romanın empati potansiyeli ve çeşitli sesleri kuşatma yeteneği ile ilgili liberal varsayımlara nasıl meydan okuduğunu araştırmaktadır. Yazar, Müslümanlar hakkında yazma anlayışımızda daha büyük bir eleştirel özbilinç olması gerektiğinin altını çizer. Çağdaş Batı edebiyatının, Müslüman karşıtı bağnazlığın çelişkili doğasını açığa çıkarma kapasitesi, İslamofobi ile etkin bir şekilde mücadele etme konusunda yeni kavrayışları ve yöntemleri geliştirme imkânı sunmaktadır. Bu da İslamofobinin tümüyle ortadan kalkmasına ve nihayet karşılıklı güven esasına, empati ve anlayışa dayanan bir dünyada bir arada yaşamaya katkıda bulunabilir.
Yaşadığımız çağın en yaygın sorunu olan İslamofobinin, Batı edebiyatında Müslüman karşıtı bağnazlık şeklinde ve Müslümanların edebi temsillerinin olumsuz biçimde yansımaları, kültürel farklılığın nefret, tehdit ve kaygı olarak algılandığını göstermektedir. Müslüman karşıtı ön yargı, medya, politikacılar ve hiç kuşkusuz edebi eserlerde olumsuz temsiller aracılığıyla ideolojik ve ırkçı bir kampanyaya dönüşmüştür. İslamofobi ve Batı Edebiyatı, açıkça seküler, Batı'nın kültürel üstünlük varsayımlarını vurgulayan, yeni-emperyal dürtüleri tanıyan ve eleştirenlere kadar birçok konumu görünür hale getiren romanları ele almaktadır. Kitap, Müslüman deneyiminin tasvirlerinin, romanın empati potansiyeli ve çeşitli sesleri kuşatma yeteneği ile ilgili liberal varsayımlara nasıl meydan okuduğunu araştırmaktadır. Yazar, Müslümanlar hakkında yazma anlayışımızda daha büyük bir eleştirel özbilinç olması gerektiğinin altını çizer. Çağdaş Batı edebiyatının, Müslüman karşıtı bağnazlığın çelişkili doğasını açığa çıkarma kapasitesi, İslamofobi ile etkin bir şekilde mücadele etme konusunda yeni kavrayışları ve yöntemleri geliştirme imkânı sunmaktadır. Bu da İslamofobinin tümüyle ortadan kalkmasına ve nihayet karşılıklı güven esasına, empati ve anlayışa dayanan bir dünyada bir arada yaşamaya katkıda bulunabilir.