İstanbul, Balkanlar’dan Basra Körfezi’ne, Rusya steplerinden Mısır’a kadar uzanan tarihin en hareketli coğrafyasının ortasında kurulan imparatorlukların başkenti olarak bin yılı aşkındır sahip olduğu konumu 1914-1923 yılları arasının trajik sürecinde kaybetti. İstanbul’u, tarihinin bu kırılma noktasında, “düşüş” ve yeniden şekillenme sancıları içinde ele alan bu kitap, İstanbul merceğinde bir çağ dönümünün manzaralarını sunuyor. Stefanos Yerasimos’un yayına hazırladığı eserde, İstanbul’da imparatorluğun çöküşü, mütareke ve
işgal yılları, yeni bir devletin doğum sancıları, şehrin kozmopolit yapısı, gündelik hayatında önemli yeri olan azınlıklar, Rumlar, Yahudiler, Beyaz Ruslar değişik yorumlarla dile getiriliyor.
“İstanbul, (...) Büyük Savaş’ın başlıca ganimetidir. Fakat kimileri için sömürgeci bir yayılmacılığın basit bir ara istasyonu olan kent, başkaları için bir çar kenti, bir imparatorluk kenti olmayı sürdürür. Kent, o sıralarda jeopolitik bir kumara yol açmanın da ötesinde, bir imparatorluk ütopyasının konusunu oluşturur. Yeni Roma imparatoru olarak Ayasofya’da taç giyme hayalini kuran Rusya’nın II. Nikola’sı, Bulgaristan’ın Ferdinand’ı ve Yunanistan’ın Konstantin’i ile rekabet halindedir. Bu yüzden, ezeli ve ebedi Konstantinopolis, yeni bir
imparatorluğun ham hayalini kendi üzerinde yoğunlaştırarak, yaşlı imparatorlukların çöküşüne eşlik eder.”
- Stefanos Yerasimos
İstanbul, Balkanlar’dan Basra Körfezi’ne, Rusya steplerinden Mısır’a kadar uzanan tarihin en hareketli coğrafyasının ortasında kurulan imparatorlukların başkenti olarak bin yılı aşkındır sahip olduğu konumu 1914-1923 yılları arasının trajik sürecinde kaybetti. İstanbul’u, tarihinin bu kırılma noktasında, “düşüş” ve yeniden şekillenme sancıları içinde ele alan bu kitap, İstanbul merceğinde bir çağ dönümünün manzaralarını sunuyor. Stefanos Yerasimos’un yayına hazırladığı eserde, İstanbul’da imparatorluğun çöküşü, mütareke ve
işgal yılları, yeni bir devletin doğum sancıları, şehrin kozmopolit yapısı, gündelik hayatında önemli yeri olan azınlıklar, Rumlar, Yahudiler, Beyaz Ruslar değişik yorumlarla dile getiriliyor.
“İstanbul, (...) Büyük Savaş’ın başlıca ganimetidir. Fakat kimileri için sömürgeci bir yayılmacılığın basit bir ara istasyonu olan kent, başkaları için bir çar kenti, bir imparatorluk kenti olmayı sürdürür. Kent, o sıralarda jeopolitik bir kumara yol açmanın da ötesinde, bir imparatorluk ütopyasının konusunu oluşturur. Yeni Roma imparatoru olarak Ayasofya’da taç giyme hayalini kuran Rusya’nın II. Nikola’sı, Bulgaristan’ın Ferdinand’ı ve Yunanistan’ın Konstantin’i ile rekabet halindedir. Bu yüzden, ezeli ve ebedi Konstantinopolis, yeni bir
imparatorluğun ham hayalini kendi üzerinde yoğunlaştırarak, yaşlı imparatorlukların çöküşüne eşlik eder.”
- Stefanos Yerasimos