“İyi ve kötü birdir.” Birdir, çünkü aynı zekâ yönetir. Birdir, çünkü aynı insandır. İyi ve kötü, insana ait iki özellik, iki ayrı öznedir.
Tek ve aynı insanda kişileşmiş iyi ve kötünün her biri gerçekte birer öznedir. Akıl/bilinç düzeyinde belirmeyen bu ikili özne yapısı, içgüdüler üzerinde temellenir. Her ikisinin de gerek münferit gerekse ortak varlığı, içgüdülerin, kendi/kendilik üzerindeki doğrudan etkisi ve belirleyici gücüdür. Bilinç düzeyine, kişiliğin oluştuğu ve olgunlaştığı aşamaya gelindiğinde bu bölünme, çift ya da çok kimliklilik olarak ortaya çıkmaz. Tek kimlik, tek kişilik iradi görünümüyle bir çift özneliliğe evrilir.
İnsan, benliğinin/kişiliğinin bilen yanını (kötüyü) içselleştirirken, bilinen yanını (iyiyi) dışsallaştırır, dışa açar. Bu, toplumsalla bir uzlaşma olmadığı gibi, toplumsalın belirleyiciliği de değildir. Tersine, bu dışsal iyi özne (Hegelci terimle) “kendisi-olmayan olarak” toplumsalın da kurucu öznesine dönüşür. Böylece içsel kötü, kendisini özenle gizleyen bir biçimde ve kendisi-olmayan olarak dışsal iyiyle toplumsalı belirler.
“İyi ve kötü birdir.” Birdir, çünkü aynı zekâ yönetir. Birdir, çünkü aynı insandır. İyi ve kötü, insana ait iki özellik, iki ayrı öznedir.
Tek ve aynı insanda kişileşmiş iyi ve kötünün her biri gerçekte birer öznedir. Akıl/bilinç düzeyinde belirmeyen bu ikili özne yapısı, içgüdüler üzerinde temellenir. Her ikisinin de gerek münferit gerekse ortak varlığı, içgüdülerin, kendi/kendilik üzerindeki doğrudan etkisi ve belirleyici gücüdür. Bilinç düzeyine, kişiliğin oluştuğu ve olgunlaştığı aşamaya gelindiğinde bu bölünme, çift ya da çok kimliklilik olarak ortaya çıkmaz. Tek kimlik, tek kişilik iradi görünümüyle bir çift özneliliğe evrilir.
İnsan, benliğinin/kişiliğinin bilen yanını (kötüyü) içselleştirirken, bilinen yanını (iyiyi) dışsallaştırır, dışa açar. Bu, toplumsalla bir uzlaşma olmadığı gibi, toplumsalın belirleyiciliği de değildir. Tersine, bu dışsal iyi özne (Hegelci terimle) “kendisi-olmayan olarak” toplumsalın da kurucu öznesine dönüşür. Böylece içsel kötü, kendisini özenle gizleyen bir biçimde ve kendisi-olmayan olarak dışsal iyiyle toplumsalı belirler.