
“kelimelerin mecali kalmıyor
bazen anlatmaya
yaşarken kaybettiklerimiz
geçiyor yanımızdan
dünya da üzerimizden
olanca ağırlığıyla”
Bu dizelerle somutlaşan eserimde her şiiri kendim ve okurlar için bir durak, bir düşünme ve dinlenme yeri olarak kabul ettim. Bu durakların her birinde bir kapı aralanıyor ardından başka bir kapı daha
Bu yolculukta umuda sevince kaybedişlere unutuşlara hüznün eşlik ettiğini söylemeliyim.
“Göç”, bu yolculuğun ilk adımı. Kendi içime bakarken, “susalım iyisi mi…” dizesinde dile getirdiğim suskunluk, şiirlerimin şekillenmesinde daima fener işlevi gördü. Bazı soruların cevapsız kalmasının daha iyi olduğunu düşünsem de sorular hiçbir zaman peşimi bırakmadı.
Sonra “gökyüzü bazen masmavi” çıktı karşıma. Umutla hüznün nasıl yan yana durabildiğini gördüm. “keşke dili olsaydı gözlerinin / dağılırdı kara bulutlar” dizeleri kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda bir bakışın neler anlatabileceğine dair ümidin düşünüşüm/üz/de meydana getirebileceği derinliğe işaret ediyordu.
“kelimelerin mecali kalmıyor
bazen anlatmaya
yaşarken kaybettiklerimiz
geçiyor yanımızdan
dünya da üzerimizden
olanca ağırlığıyla”
Bu dizelerle somutlaşan eserimde her şiiri kendim ve okurlar için bir durak, bir düşünme ve dinlenme yeri olarak kabul ettim. Bu durakların her birinde bir kapı aralanıyor ardından başka bir kapı daha
Bu yolculukta umuda sevince kaybedişlere unutuşlara hüznün eşlik ettiğini söylemeliyim.
“Göç”, bu yolculuğun ilk adımı. Kendi içime bakarken, “susalım iyisi mi…” dizesinde dile getirdiğim suskunluk, şiirlerimin şekillenmesinde daima fener işlevi gördü. Bazı soruların cevapsız kalmasının daha iyi olduğunu düşünsem de sorular hiçbir zaman peşimi bırakmadı.
Sonra “gökyüzü bazen masmavi” çıktı karşıma. Umutla hüznün nasıl yan yana durabildiğini gördüm. “keşke dili olsaydı gözlerinin / dağılırdı kara bulutlar” dizeleri kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda bir bakışın neler anlatabileceğine dair ümidin düşünüşüm/üz/de meydana getirebileceği derinliğe işaret ediyordu.