Mihail Bulgakov, Stalin rejimi altında yaşadı, sansüre ve baskıya birinci elden tanıklık etti, işgüzar sansürcülerin elinden kurtulmak için geliştirdiği dilsel manevralar sayesinde kendine özgü bir üslup yarattı. Yaşarken binbir zorlukla yayımlanabilen yapıtları, bugün çağdaş klasikler arasında yer alıyor.
Sovyet Devrimi'ni ve Stalin Rusya'sının paranoyak ortamını son derece zekice hicveden bu toplumsal bilimkurgu, sıradışı bir Rus bilimadamının, canlı organizmaların büyüme hızını artıran, bir "kızıl" ışın keşfetmesini ve bu deneyin bir felakete dönüşen kaçınılmaz sonuçlarını anlatıyor.
"Sovyet hükümetinin iflah olmaz düşmanı" Bulgakov'un sorusu basit: En önde, en ileride, en büyük ve en güçlü olmak için çekilen bunca acı, sıkıntı ve güçlüğe değer mi? Neden arzulandığı bugün dahi anlaşılmayan "büyüme"nin kime, ne hayrı var? Bilim nedir ve tüm bunlara ne kadar alet edilebilir? Atom bombası, Çernobil, nükleer santraller, hepsi birer kader yumurtası değil mi?
Mihail Bulgakov, Stalin rejimi altında yaşadı, sansüre ve baskıya birinci elden tanıklık etti, işgüzar sansürcülerin elinden kurtulmak için geliştirdiği dilsel manevralar sayesinde kendine özgü bir üslup yarattı. Yaşarken binbir zorlukla yayımlanabilen yapıtları, bugün çağdaş klasikler arasında yer alıyor.
Sovyet Devrimi'ni ve Stalin Rusya'sının paranoyak ortamını son derece zekice hicveden bu toplumsal bilimkurgu, sıradışı bir Rus bilimadamının, canlı organizmaların büyüme hızını artıran, bir "kızıl" ışın keşfetmesini ve bu deneyin bir felakete dönüşen kaçınılmaz sonuçlarını anlatıyor.
"Sovyet hükümetinin iflah olmaz düşmanı" Bulgakov'un sorusu basit: En önde, en ileride, en büyük ve en güçlü olmak için çekilen bunca acı, sıkıntı ve güçlüğe değer mi? Neden arzulandığı bugün dahi anlaşılmayan "büyüme"nin kime, ne hayrı var? Bilim nedir ve tüm bunlara ne kadar alet edilebilir? Atom bombası, Çernobil, nükleer santraller, hepsi birer kader yumurtası değil mi?