Kadın-Erkek Eşitliği ve Ataerkil Zihniyet Açılarından Evlenen Kadına Tanınan Kıdem Tazminatı Korumasının Değerlendirilmesi
Ataerki, en genel anlamıyla erkeğin yönetim çatısı altındaki toplumsal yapılanmayı ifade etmektedir. Erkeğin yönetim çatısı tabirinden de anlaşılacağı üzere ataerki, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak üzere toplumun tamamında eşitsiz ilişkiler inşa etmiştir ve bu ilişkiler günümüzde hala etkisini sürdürmektedir. Özellikle kadınlar nezdinde ataerkil sistem etrafında yaratılan eşitsizlik, kadınların hukuk çerçevesinde haklarının en başta tanınmasını daha sonra da korunmasını gerektirmiştir. Feminizm ve feminist yaklaşımlar da bu yönde kazanımlar elde edilmesinde önemli rol oynamıştır. Ne var ki feminist hukuk teorisinin çeşitli görüşleri çerçevesinde temellendirilen bazı hukuki düzenlemeler kadın-erkek eşitliğini sağlama ve kadını ataerkil sistemin sebep olduğu geri düşüşten koruma amacı taşıyor gibi görünmesine ve bu şekilde savunulmasına karşılık, düzenlemelerin temelinde yatan düşünce sistemi yine ataerkil yaklaşımlar barındırmakta, dolayısıyla mücadele edilen olguyu pekiştirme riski taşımaktadır. Nitekim Türk hukukunda da kadınlara dair bazı düzenlemeler, kadını erkekten aşağı görerek açıkça cinsiyet ayrımcılığına yol açmasa da gerek içeriği gerek ise içeriğin altındaki zihniyet bakımından ataerkil yaklaşımın ürünü konumunda kalmaktadır. Kanunu'nun Geçici 6. maddesi uyarınca yürürlükte olan 14. maddesidir. Bu madde, kadının evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde kendi arzusu ile iş sözleşmesini sona erdirmesi halinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmesini düzenlemektedir. Geneli itibariyle kadınlara özel bir hak sağlaması yönünden pozitif ayrımcılık olarak nitelendirilebilecek olan bu hüküm, Türk hukukundaki ataerkil zihniyetin kadına bakış açısını göstermek açısından önemli bir örneği teşkil etmektedir. Bu itibarla bu çalışmada, kıdem tazminatı koruması merkezde tutularak, söz konusu hükmün ataerkiye dair hangi yaklaşımları nasıl taşıdığı, ataerkil önyargıları içerdiği savunulan bu hükmün pozitif ayrımcılık kapsamında kabul edilip edilemeyeceği ve ataerkil zihniyet yansımalarının Türk hukukunda çeşitli mevzuatlarda ve/veya yargı kararlarında nasıl kendini gösterdiği ele alınmış; benzer nitelikli hükümlerin kadın-erkek eşitliğini sağlamaktan ziyade ataerkil zihniyetin ürünü olan toplumsal cinsiyet algılarını pekiştirip pekiştirmediği sorgulanmıştır.
Ataerki, en genel anlamıyla erkeğin yönetim çatısı altındaki toplumsal yapılanmayı ifade etmektedir. Erkeğin yönetim çatısı tabirinden de anlaşılacağı üzere ataerki, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak üzere toplumun tamamında eşitsiz ilişkiler inşa etmiştir ve bu ilişkiler günümüzde hala etkisini sürdürmektedir. Özellikle kadınlar nezdinde ataerkil sistem etrafında yaratılan eşitsizlik, kadınların hukuk çerçevesinde haklarının en başta tanınmasını daha sonra da korunmasını gerektirmiştir. Feminizm ve feminist yaklaşımlar da bu yönde kazanımlar elde edilmesinde önemli rol oynamıştır. Ne var ki feminist hukuk teorisinin çeşitli görüşleri çerçevesinde temellendirilen bazı hukuki düzenlemeler kadın-erkek eşitliğini sağlama ve kadını ataerkil sistemin sebep olduğu geri düşüşten koruma amacı taşıyor gibi görünmesine ve bu şekilde savunulmasına karşılık, düzenlemelerin temelinde yatan düşünce sistemi yine ataerkil yaklaşımlar barındırmakta, dolayısıyla mücadele edilen olguyu pekiştirme riski taşımaktadır. Nitekim Türk hukukunda da kadınlara dair bazı düzenlemeler, kadını erkekten aşağı görerek açıkça cinsiyet ayrımcılığına yol açmasa da gerek içeriği gerek ise içeriğin altındaki zihniyet bakımından ataerkil yaklaşımın ürünü konumunda kalmaktadır. Kanunu'nun Geçici 6. maddesi uyarınca yürürlükte olan 14. maddesidir. Bu madde, kadının evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde kendi arzusu ile iş sözleşmesini sona erdirmesi halinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmesini düzenlemektedir. Geneli itibariyle kadınlara özel bir hak sağlaması yönünden pozitif ayrımcılık olarak nitelendirilebilecek olan bu hüküm, Türk hukukundaki ataerkil zihniyetin kadına bakış açısını göstermek açısından önemli bir örneği teşkil etmektedir. Bu itibarla bu çalışmada, kıdem tazminatı koruması merkezde tutularak, söz konusu hükmün ataerkiye dair hangi yaklaşımları nasıl taşıdığı, ataerkil önyargıları içerdiği savunulan bu hükmün pozitif ayrımcılık kapsamında kabul edilip edilemeyeceği ve ataerkil zihniyet yansımalarının Türk hukukunda çeşitli mevzuatlarda ve/veya yargı kararlarında nasıl kendini gösterdiği ele alınmış; benzer nitelikli hükümlerin kadın-erkek eşitliğini sağlamaktan ziyade ataerkil zihniyetin ürünü olan toplumsal cinsiyet algılarını pekiştirip pekiştirmediği sorgulanmıştır.