Roman kahramanı AİŞA, zamanımızdan 1000 yıl sonra, ışık hızında SİRİUS güneş sistemine ait SİRİUS-B adlı bir gezegene ışınlanıyor. Bu sistemde; antik ve klasik uzay kuramcılarına göre daha gelişmiş dünya dışı akıllı varlıkların yaşadığına dair bazı bulgular vardır.
Nitekim yıllar önce, Afrika Kıtası’nın balta girmemiş ormanları içinde, uygar dünya ile ilk kez tanışan, bir kabile bulundu; DOGONLAR. Onlar, diğer tüm yerli kabileler gibi inanılmaz bir ilkel topluluktu. Yarı çıplak yaşayan, avlanan, tarımla beslenen ve kendi yaşadıkları yerden başka, hiçbir yeri bilmeyen bu ilkel topluluğun “SİRİUS Yıldız Sistemi” hakkında müthiş bilgileri vardı. DOGONLAR, bu yıldız sisteminde, başka canlı varlıkların olduğunu ve NOMMO adını verdikleri tanrıları ile tanıştıklarını iddia ediyorlardı.
Bu dünya dışı yaratıkların, dünyamızı ziyaret ettiği, kimler olduğu ve hangi gezegenden geldikleri yıllar içinde “Dünya dışı varlık kuramcıları” arasında hep tartışma konusu olmuştur.
Roman kahramanı AİŞA, zamanımızdan 1000 yıl sonra, ışık hızında SİRİUS güneş sistemine ait SİRİUS-B adlı bir gezegene ışınlanıyor. Bu sistemde; antik ve klasik uzay kuramcılarına göre daha gelişmiş dünya dışı akıllı varlıkların yaşadığına dair bazı bulgular vardır.
Nitekim yıllar önce, Afrika Kıtası’nın balta girmemiş ormanları içinde, uygar dünya ile ilk kez tanışan, bir kabile bulundu; DOGONLAR. Onlar, diğer tüm yerli kabileler gibi inanılmaz bir ilkel topluluktu. Yarı çıplak yaşayan, avlanan, tarımla beslenen ve kendi yaşadıkları yerden başka, hiçbir yeri bilmeyen bu ilkel topluluğun “SİRİUS Yıldız Sistemi” hakkında müthiş bilgileri vardı. DOGONLAR, bu yıldız sisteminde, başka canlı varlıkların olduğunu ve NOMMO adını verdikleri tanrıları ile tanıştıklarını iddia ediyorlardı.
Bu dünya dışı yaratıkların, dünyamızı ziyaret ettiği, kimler olduğu ve hangi gezegenden geldikleri yıllar içinde “Dünya dışı varlık kuramcıları” arasında hep tartışma konusu olmuştur.