1895, Türkiye’de kadın yazarlığın dönüşümünde belirleyici bir yıldı. Emine Semiye, Makbule Leman, Nigâr Hanım, P. Fahriye, Rana bint-i Safvet, İsmet ve Soğanağa Mahalleli Münire’nin de dahil olduğu kadın yazarlar kuşağı, bu yıldan itibaren Hanımlara Mahsus Gazete’yi mekân bilerek hikâyelerini yayımlamaya başladılar. Daha önceki kadın yazarların şahsi girişimleri burada bir kuşağın ortak faaliyetine dönüştü.
On dokuzuncu yüzyılın sonunda kadın yazarlar; aşkı, aileyi, tabiatı, iç âlemlerini, şehri, toplumu nasıl görüyorlardı?
Hangi dertlere nasıl çözümlerle yaklaşıyorlardı? Kadınlar arası yoldaşlığı nasıl kuruyorlardı?
Bu sorulara cevaplar sunan Hanımlara Mahsus Hikâyeler’de bir kuşağın edebî, duygusal ve sosyal dünyasıyla tanışıyoruz.
1895, Türkiye’de kadın yazarlığın dönüşümünde belirleyici bir yıldı. Emine Semiye, Makbule Leman, Nigâr Hanım, P. Fahriye, Rana bint-i Safvet, İsmet ve Soğanağa Mahalleli Münire’nin de dahil olduğu kadın yazarlar kuşağı, bu yıldan itibaren Hanımlara Mahsus Gazete’yi mekân bilerek hikâyelerini yayımlamaya başladılar. Daha önceki kadın yazarların şahsi girişimleri burada bir kuşağın ortak faaliyetine dönüştü.
On dokuzuncu yüzyılın sonunda kadın yazarlar; aşkı, aileyi, tabiatı, iç âlemlerini, şehri, toplumu nasıl görüyorlardı?
Hangi dertlere nasıl çözümlerle yaklaşıyorlardı? Kadınlar arası yoldaşlığı nasıl kuruyorlardı?
Bu sorulara cevaplar sunan Hanımlara Mahsus Hikâyeler’de bir kuşağın edebî, duygusal ve sosyal dünyasıyla tanışıyoruz.