“Günter Grass, ressamlığından dolayı görsel bir yazardı.
Hikaye ne kadar acımasız, sert ve siyasi olursa olsun, hikayeyi yazarın yaratıcılığına dayandırmayı öğretti bize.
Rabelais ve Céline’den çok şey öğrenen Grass, büyülü gerçekçiliğin ve Marquez’in gelişmesinde etkili olmuş bir yazardı. Yaşayan en büyük Alman yazarıydı…”
Orhan Pamuk
Teneke Trampet’in yazarı, Nobel ödüllü Günter Grass, Zeus’un kafasından doğan Tanrıça Athena’ya gönderme yaptığı Kafadan Doğumlar’da ‘anlatısal deneme’ tarzının çarpıcı bir örneğini sunuyor. Kolaj tekniğiyle bir araya gelen roman, deneme, gezi yazısı, politik risale, film senaryosu parçaları, farklı yöntemler ve üslupların iç içe geçtiği, birbirlerinin şekline büründüğü, çokkatmanlı bir yapı oluşturuyor.
Almanların Soyu Tükeniyor mu? altbaşlığını taşıyan kitap, Uzakdoğu’ya tatile giden bir Alman çiftin, gezileri boyunca kafalarındaki Alman sorunlarıyla boğuşmalarının izini sürüyor.
Dokuz yüz elli milyon insan Çinli değil de Alman olsa neler olurdu? Dünya böyle bir şeye dayanır mıydı?
Ya, bazı politikacıların korktuğu gibi, Almanların soyu tükeniyorsa? Böyle bir akıl yürütülebilir mi? Üzerinde Almanların boy göstermediği bir dünya neye benzerdi?
“Tabii ki onu yazdıklarından ötürü seviyorum – modern bir kılık giydirdiği Grimm masallarına olan sevgisinden, tarih incelemesine getirdiği kara komediden, oyunculuğundaki ciddiyetten, çağının kötülüklerine gözünü kırpmadan bakabilme cesaretinden ve söze dökülemeyecek olandan büyük bir sanat eseri yaratmasından ötürü...”
Salman Rushdie
“Günter Grass, ressamlığından dolayı görsel bir yazardı.
Hikaye ne kadar acımasız, sert ve siyasi olursa olsun, hikayeyi yazarın yaratıcılığına dayandırmayı öğretti bize.
Rabelais ve Céline’den çok şey öğrenen Grass, büyülü gerçekçiliğin ve Marquez’in gelişmesinde etkili olmuş bir yazardı. Yaşayan en büyük Alman yazarıydı…”
Orhan Pamuk
Teneke Trampet’in yazarı, Nobel ödüllü Günter Grass, Zeus’un kafasından doğan Tanrıça Athena’ya gönderme yaptığı Kafadan Doğumlar’da ‘anlatısal deneme’ tarzının çarpıcı bir örneğini sunuyor. Kolaj tekniğiyle bir araya gelen roman, deneme, gezi yazısı, politik risale, film senaryosu parçaları, farklı yöntemler ve üslupların iç içe geçtiği, birbirlerinin şekline büründüğü, çokkatmanlı bir yapı oluşturuyor.
Almanların Soyu Tükeniyor mu? altbaşlığını taşıyan kitap, Uzakdoğu’ya tatile giden bir Alman çiftin, gezileri boyunca kafalarındaki Alman sorunlarıyla boğuşmalarının izini sürüyor.
Dokuz yüz elli milyon insan Çinli değil de Alman olsa neler olurdu? Dünya böyle bir şeye dayanır mıydı?
Ya, bazı politikacıların korktuğu gibi, Almanların soyu tükeniyorsa? Böyle bir akıl yürütülebilir mi? Üzerinde Almanların boy göstermediği bir dünya neye benzerdi?
“Tabii ki onu yazdıklarından ötürü seviyorum – modern bir kılık giydirdiği Grimm masallarına olan sevgisinden, tarih incelemesine getirdiği kara komediden, oyunculuğundaki ciddiyetten, çağının kötülüklerine gözünü kırpmadan bakabilme cesaretinden ve söze dökülemeyecek olandan büyük bir sanat eseri yaratmasından ötürü...”
Salman Rushdie