Meşhur Süleymân-nâme müellifi Firdevsî-i Rûmî’nin 1503 yılında kaleme aldığı Münâzara-i Seyf ü Kalem adlı bu eser, kalem ile kılıcın, yani devlet yönetiminde ilmiye ile askeriye sınıflarının üstünlük davasını sembolik bir dille anlatıyor.
Münâzara, başta Doğu edebiyatı olmak üzere tüm dünya edebiyatında yaygınlık kazanmış bir tür olup bu türün en ilgi çekici örneklerinden biri de Münâzara-i Seyf ü Kalem’dir. Eser, Süleyman Peygamber’in huzurunda kalem ile kılıcın birbiriyle çekişmesini ve tartışmasını konu edinmektedir. Başarılı bir anlatıcı olduğu bilinen Firdevsî-i Rûmî, bu sembolik eserinde akıcı üslûbuyla okuyucuya kalem ve kılıcın insan ve toplum hayatındaki konumlarını parlak tasvirlerle yansıtıyor.Savaşı yapan ve zafer kazanan kılıç olsa bile barış kalemle imzalanacak ve yaralar onunla sarılacaktır. Öyle ki kılıcın yapamadığını kalem, kalemin yapamadığını da kılıç ortaya koyacaktır. Kalem ve kılıç ikilemi Gelibolulu Mustafa Ali'den, Rilke'ye kadar edebiyata konu olmuş ve tartışılmıştır. Bunun önemli örneklerinden biri de Firdevsî-i Rûmî’nin bu eseridir.
Meşhur Süleymân-nâme müellifi Firdevsî-i Rûmî’nin 1503 yılında kaleme aldığı Münâzara-i Seyf ü Kalem adlı bu eser, kalem ile kılıcın, yani devlet yönetiminde ilmiye ile askeriye sınıflarının üstünlük davasını sembolik bir dille anlatıyor.
Münâzara, başta Doğu edebiyatı olmak üzere tüm dünya edebiyatında yaygınlık kazanmış bir tür olup bu türün en ilgi çekici örneklerinden biri de Münâzara-i Seyf ü Kalem’dir. Eser, Süleyman Peygamber’in huzurunda kalem ile kılıcın birbiriyle çekişmesini ve tartışmasını konu edinmektedir. Başarılı bir anlatıcı olduğu bilinen Firdevsî-i Rûmî, bu sembolik eserinde akıcı üslûbuyla okuyucuya kalem ve kılıcın insan ve toplum hayatındaki konumlarını parlak tasvirlerle yansıtıyor.Savaşı yapan ve zafer kazanan kılıç olsa bile barış kalemle imzalanacak ve yaralar onunla sarılacaktır. Öyle ki kılıcın yapamadığını kalem, kalemin yapamadığını da kılıç ortaya koyacaktır. Kalem ve kılıç ikilemi Gelibolulu Mustafa Ali'den, Rilke'ye kadar edebiyata konu olmuş ve tartışılmıştır. Bunun önemli örneklerinden biri de Firdevsî-i Rûmî’nin bu eseridir.