Tarihsel bir pratik olarak emperyalizmin Batı medeniyetinden ve Batı’nın evren anlayışından bir sapma olduğu iddia edilir. Yani kendi sorunlarını dünyanın geri kalanına ihraç eden ve diğer uluslar üzerinde hegemonya kuran emperyalist çözümün, yönetim felsefesi olarak demokrasiyi, ekonomik düzen olarak laissez-faire’yi ve evrensel felsefe olarak akılcılık ve hümanizmi benimsemiş̧ Avrupa’nın liberal, insancıl ve aydınlanmış̧ bir medeniyet olma haliyle çeliştiği ileri sürülür. Biz ise bu felsefelerin emperyalizmin epistemolojik tasavvuruyla çelişmediğini iddia ediyoruz. Aksine dikkatimizi epistemolojik düzleme çevirdiğimizde ortaya bu felsefeler ile emperyalist tasavvur arasında çok güçlü̈ bir bağın olduğunu görürüz. Böylesi bir bağın ayırdına varabilmek için öncelikle tüm bu felsefelerin maddi olanın dışında herhangi bir felsefi sistemi kabul etmemeleri anlamında, doğası gereği seküler felsefeler oldukları tespiti yapılmalıdır.
Tarihsel bir pratik olarak emperyalizmin Batı medeniyetinden ve Batı’nın evren anlayışından bir sapma olduğu iddia edilir. Yani kendi sorunlarını dünyanın geri kalanına ihraç eden ve diğer uluslar üzerinde hegemonya kuran emperyalist çözümün, yönetim felsefesi olarak demokrasiyi, ekonomik düzen olarak laissez-faire’yi ve evrensel felsefe olarak akılcılık ve hümanizmi benimsemiş̧ Avrupa’nın liberal, insancıl ve aydınlanmış̧ bir medeniyet olma haliyle çeliştiği ileri sürülür. Biz ise bu felsefelerin emperyalizmin epistemolojik tasavvuruyla çelişmediğini iddia ediyoruz. Aksine dikkatimizi epistemolojik düzleme çevirdiğimizde ortaya bu felsefeler ile emperyalist tasavvur arasında çok güçlü̈ bir bağın olduğunu görürüz. Böylesi bir bağın ayırdına varabilmek için öncelikle tüm bu felsefelerin maddi olanın dışında herhangi bir felsefi sistemi kabul etmemeleri anlamında, doğası gereği seküler felsefeler oldukları tespiti yapılmalıdır.