13 Temmuz 1878’de, Berlin Antlaşması’nın imzalandığı gün Kaleköy’de güzel bir kız çocuğu doğar. Büyükanası adını Havva koyar. Dağda, bayırda çiçeklerle büyür. Okuryazar olur. Sevdalanır, yaylanın düzünde at koşturur. Kıtlıkların, salgın hastalıkların, savaşların, Müslüman ve gayrimüslim göçlerinin, tehcirin, gizli sevdaların yaşandığı yıllardır. Havva da mutluluklar, trajediler yaşar. Herkes gibi kozasından çıkmaya çabalar. Her seferinde olgunlaşıp daha güçlenerek ayağa kalkar. Ali Kemal’i ile Samsun’da karşılaşır. Emaneti Amasya’dadır. Yüreği İstanbul’da kalır…
“Aslında bizim gibi böyle dağlık yerde, sarp yamaçlarda, vahşi doğanın içinde büyüyen çocuklar için çok doğaldır kayalıklarda tırmanmak, çiçek toplamak, börtü böcek kovalamak. Hele de nesillerdir bu dağlardaysanız iyi tutunmaktır meselenin özü. Kaymazsınız, kaymamanız gerekir. Düşmezsiniz, düşmemeniz gerekir. O dağların, o dağdaki kayalığın bir parçası olmanız gerekir. Aşağıya değil yukarıya bakarsınız, bakmanız gerekir!”
13 Temmuz 1878’de, Berlin Antlaşması’nın imzalandığı gün Kaleköy’de güzel bir kız çocuğu doğar. Büyükanası adını Havva koyar. Dağda, bayırda çiçeklerle büyür. Okuryazar olur. Sevdalanır, yaylanın düzünde at koşturur. Kıtlıkların, salgın hastalıkların, savaşların, Müslüman ve gayrimüslim göçlerinin, tehcirin, gizli sevdaların yaşandığı yıllardır. Havva da mutluluklar, trajediler yaşar. Herkes gibi kozasından çıkmaya çabalar. Her seferinde olgunlaşıp daha güçlenerek ayağa kalkar. Ali Kemal’i ile Samsun’da karşılaşır. Emaneti Amasya’dadır. Yüreği İstanbul’da kalır…
“Aslında bizim gibi böyle dağlık yerde, sarp yamaçlarda, vahşi doğanın içinde büyüyen çocuklar için çok doğaldır kayalıklarda tırmanmak, çiçek toplamak, börtü böcek kovalamak. Hele de nesillerdir bu dağlardaysanız iyi tutunmaktır meselenin özü. Kaymazsınız, kaymamanız gerekir. Düşmezsiniz, düşmemeniz gerekir. O dağların, o dağdaki kayalığın bir parçası olmanız gerekir. Aşağıya değil yukarıya bakarsınız, bakmanız gerekir!”