Bir durakta bekleyen ya da karşıdan karşıya geçen insanlar, her gün birbirleriyle apartman girişinde karşılaşan komşular, iş yerinde selamladığınız veya görmezden geldiğiniz arkadaşlar, hâl hatır sorduğunuz tanıdıklar veya uygar bir kayıtsızlık içinde yok saydığınız kimseler:
Toplu yaşamın tüm bu karşılaşma ve etkileşim anları, benliklerin kuruldukları ya da yıkıldıkları, savunuldukları ya da sunuldukları bu anlar Goffman’ın maharetli merceğinde bir kez daha yerini buluyor. Burada her şey durumsaldır, düzen ise bir müzakere sisteminden ibarettir. Yapı-fail, dışsal-içsel, norm-pratik gibi mekanik ayrımlar burada yerini çatışma ve uzlaşımı, dağılma ve bütünleşmeyi, yorumu ve kaideyi, düzenliliği ve olumsallığı aynı anda içeren durumsallıklara bırakır. Burası etkileşimin, indirgenemez sui generis düzenidir. Yalan söylemek kötüdür ama bir yakınınızı hayati bir riskten korumanız gerektiğinde yalanın bir meşruiyeti olabilir. Sırada önünüze geçilmesi bir saygısızlıktır ama uçağını kaçırmak üzere olan bir kişi bunu sizden usulünce rica ettiğinde anlayışla karşılayabilirsiniz; kırmızı ışıkta geçmek yasaktır ama karınız doğum sancısı içerisindeyse bu ihlal görmezlikten gelinebilir. Kısacası Goffman için toplumsal eylem her zaman bir masa tenisi maçı gibidir. Birbirlerinin huzurunda olan katılımcılar, müşterek toplumsal tanımları, o anda ve o durumsallıkta sürekli biçimde müzakere ederler ve birbirlerine göre yeniden konum alırlar. Bu sebeple, Weberci bir anlama yöntemi üzerinden sadece eylem saikleriyle veya bireyin anlamsal dünyasıyla yetinmek, analitik açıdan Goffman’ı çok da fazla cezbetmez.
Böylece neredeyse natüralist bir sosyoloji önerir Goffman; insan sürülerini sanki bir belgeselci sessizliğiyle gözlemler, not alır, detaylara bakar. Bu açıdan bir taraftan etolojiye [hayvan davranışlarının bilimine], diğer taraftan ise, net bir Durkheimci vurguyla, bir düzen tesis
eden “ritüellere” gider.
Sonuç: neredeyse rahatsız edici derecedeki soğukluğuyla doğru orantılı bir “ince görme”, en banal ve sıradan olanda yakalanan devasa bir
senaryo...
Bir durakta bekleyen ya da karşıdan karşıya geçen insanlar, her gün birbirleriyle apartman girişinde karşılaşan komşular, iş yerinde selamladığınız veya görmezden geldiğiniz arkadaşlar, hâl hatır sorduğunuz tanıdıklar veya uygar bir kayıtsızlık içinde yok saydığınız kimseler:
Toplu yaşamın tüm bu karşılaşma ve etkileşim anları, benliklerin kuruldukları ya da yıkıldıkları, savunuldukları ya da sunuldukları bu anlar Goffman’ın maharetli merceğinde bir kez daha yerini buluyor. Burada her şey durumsaldır, düzen ise bir müzakere sisteminden ibarettir. Yapı-fail, dışsal-içsel, norm-pratik gibi mekanik ayrımlar burada yerini çatışma ve uzlaşımı, dağılma ve bütünleşmeyi, yorumu ve kaideyi, düzenliliği ve olumsallığı aynı anda içeren durumsallıklara bırakır. Burası etkileşimin, indirgenemez sui generis düzenidir. Yalan söylemek kötüdür ama bir yakınınızı hayati bir riskten korumanız gerektiğinde yalanın bir meşruiyeti olabilir. Sırada önünüze geçilmesi bir saygısızlıktır ama uçağını kaçırmak üzere olan bir kişi bunu sizden usulünce rica ettiğinde anlayışla karşılayabilirsiniz; kırmızı ışıkta geçmek yasaktır ama karınız doğum sancısı içerisindeyse bu ihlal görmezlikten gelinebilir. Kısacası Goffman için toplumsal eylem her zaman bir masa tenisi maçı gibidir. Birbirlerinin huzurunda olan katılımcılar, müşterek toplumsal tanımları, o anda ve o durumsallıkta sürekli biçimde müzakere ederler ve birbirlerine göre yeniden konum alırlar. Bu sebeple, Weberci bir anlama yöntemi üzerinden sadece eylem saikleriyle veya bireyin anlamsal dünyasıyla yetinmek, analitik açıdan Goffman’ı çok da fazla cezbetmez.
Böylece neredeyse natüralist bir sosyoloji önerir Goffman; insan sürülerini sanki bir belgeselci sessizliğiyle gözlemler, not alır, detaylara bakar. Bu açıdan bir taraftan etolojiye [hayvan davranışlarının bilimine], diğer taraftan ise, net bir Durkheimci vurguyla, bir düzen tesis
eden “ritüellere” gider.
Sonuç: neredeyse rahatsız edici derecedeki soğukluğuyla doğru orantılı bir “ince görme”, en banal ve sıradan olanda yakalanan devasa bir
senaryo...