Bir yerde insanlar eziliyor, sömürülüyor, ötekileştiriliyor, hiç pahasına öldürülüyorsa, o yerde devrim, boş bir hayalden, beyhude bir umuttan ve hatta düşük bir ihtimalden daha fazlasıdır. Bu yer; dört bir yanı suyla kuşatılmış, her yerin, her şeyin, herkesin, koskoca bir dünyanın uzağında ve dışında, gri gök altında, lacivert deniz üstüne inşa edilmiş bir getto, bir kan ve ölüm laboratuarı bile olsa, ötekilerin hayatta kalmak için tek seçenekleri vardır: isyan ve devrim.
Mark Twain müthiş bir saptamayla, “Gerçek, kurgudan daha acayiptir. Çünkü kurgu gerçeği gözetmek zorundadır; gerçeğin öyle bir zorunluluğu yoktur…” der. İşte, Weston Ochse tam da bu düsturla, romanında, cıgaracıları, travestileri, ayyaşları, kafadan çatlakları, aylakları, beş para etmezleri Abraham Lincoln, James Madison, George Bush ve Jacques Chiroc'ın karşısına dikiyor. Ötekiler, Gerçek İnsanlara isyan bayrağını çekiyor!
Bir yerde insanlar eziliyor, sömürülüyor, ötekileştiriliyor, hiç pahasına öldürülüyorsa, o yerde devrim, boş bir hayalden, beyhude bir umuttan ve hatta düşük bir ihtimalden daha fazlasıdır. Bu yer; dört bir yanı suyla kuşatılmış, her yerin, her şeyin, herkesin, koskoca bir dünyanın uzağında ve dışında, gri gök altında, lacivert deniz üstüne inşa edilmiş bir getto, bir kan ve ölüm laboratuarı bile olsa, ötekilerin hayatta kalmak için tek seçenekleri vardır: isyan ve devrim.
Mark Twain müthiş bir saptamayla, “Gerçek, kurgudan daha acayiptir. Çünkü kurgu gerçeği gözetmek zorundadır; gerçeğin öyle bir zorunluluğu yoktur…” der. İşte, Weston Ochse tam da bu düsturla, romanında, cıgaracıları, travestileri, ayyaşları, kafadan çatlakları, aylakları, beş para etmezleri Abraham Lincoln, James Madison, George Bush ve Jacques Chiroc'ın karşısına dikiyor. Ötekiler, Gerçek İnsanlara isyan bayrağını çekiyor!