Hayatın tekdüze akışı içerisinde kendine yeniden yurt kurmaya çalışanlar, dönüşen toplum, yıkılan düzenler… Mahalle aralarında birbirine bağlanan toplumun azar azar buharlaştığı günümüz insanına bir bakış:
Mehdi, elindeki yarım domatesi akıta akıta yerken birden gülmeye başlamıştı. Bu sahneyi üçüncü kez çekiyorduk ve yine aynı şey olmuştu.
"Tamam, abi kestik! Mehdi neden gülüyorsun”
"Domatesi ısırınca ses çıkıyor abi.”
Mithat bir şey diyecek gibi nefeslendi, vazgeçti sustu. Mültecilerle ilgili bir film çekiyorduk. Mithat parmaklarını çıtırdatıyordu. Sinirlenince böyle yapar. Benim gözüm parkın içinden geçen seyyar meyveciye ve portakallarına takıldı. Bu mevsimde bulunmaları enteresandı.
Kan portakalına Sicilya portakalı denildiğini ilk kez bir İtalyan'dan değil Rumen'den öğrenmiştim. Aynı muhabbet ortamında Nofel adlı, soyadını hatırlamadığım Suriyeli bir arkadaş, Suriye'de izlediği bir kısa filmi anlatmıştı. İki çocuktan biri elindeki portakalı küçük parmaklarını batıra batıra soyarken diğeri hayran hayran onu izlemekteymiş. Sonra şöyle demiş izleyen:
"Keşke benim bir elmam olsaydı da yarısını sana verseydim.”
Hayatın tekdüze akışı içerisinde kendine yeniden yurt kurmaya çalışanlar, dönüşen toplum, yıkılan düzenler… Mahalle aralarında birbirine bağlanan toplumun azar azar buharlaştığı günümüz insanına bir bakış:
Mehdi, elindeki yarım domatesi akıta akıta yerken birden gülmeye başlamıştı. Bu sahneyi üçüncü kez çekiyorduk ve yine aynı şey olmuştu.
"Tamam, abi kestik! Mehdi neden gülüyorsun”
"Domatesi ısırınca ses çıkıyor abi.”
Mithat bir şey diyecek gibi nefeslendi, vazgeçti sustu. Mültecilerle ilgili bir film çekiyorduk. Mithat parmaklarını çıtırdatıyordu. Sinirlenince böyle yapar. Benim gözüm parkın içinden geçen seyyar meyveciye ve portakallarına takıldı. Bu mevsimde bulunmaları enteresandı.
Kan portakalına Sicilya portakalı denildiğini ilk kez bir İtalyan'dan değil Rumen'den öğrenmiştim. Aynı muhabbet ortamında Nofel adlı, soyadını hatırlamadığım Suriyeli bir arkadaş, Suriye'de izlediği bir kısa filmi anlatmıştı. İki çocuktan biri elindeki portakalı küçük parmaklarını batıra batıra soyarken diğeri hayran hayran onu izlemekteymiş. Sonra şöyle demiş izleyen:
"Keşke benim bir elmam olsaydı da yarısını sana verseydim.”