Günümüzün en meşhur hayvan fotoğrafçılarından Vincent Munier, yeryüzünün zorlu coğrafyalarını dolaşmakla hayatını geçirmiş, maceracı ve yazar Sylvain Tesson’a Tibet’e birlikte gitmeyi teklif eder; nadiren görülebilen kar panterinin fotoğrafını çekecektir. Dört kişi yola çıkarlar. Tibet’in yüksek platolarında, 3000-5000 metrelik dağlarda, dondurucu soğukta, gelip gelmeyeceği meçhul bir hayvanı görebilmek için, stoik bir sabırla, uyanık bir kış uykusuna yatarlar.
Budist keşişlerin, tilkilerin, yaban eşeklerinin, kurtların, yak sürülerinin, mavi keçilerin, porsukların, yırtıcı kuşların gelip geçtiği bu sahne, engin sessizlik, uzun bekleyişler, “sabrın yüce bir erdem; en zarif ve en unutulmuş erdem olduğunu öğretir” Tesson’a.
Yazarın gözlemleri, ince bir felsefeyle, zengin göndermelerle örülü bir anlatıya dönüşüyor. Güzelliğin ve varoluşun anlamı, Tanrı inancı, evrim ve hayat döngüsü, insanlığın ilerleme tutkusuna dair düşünceler ve Tibet dağlarının atmosferi dolambaçsız, etkili bir üslupla okura ulaşıyor.
“Munier karasal ve barışçıl biçimiyle “Moby Dick sendromu”ndan mustaripti. Balina yerine bir panter arıyordu ve zıpkınlamak yerine onun fotoğrafını çekmek istiyordu. Ama Herman Melville’in kahramanıyla aynı ateşte yanıyordu.”
Günümüzün en meşhur hayvan fotoğrafçılarından Vincent Munier, yeryüzünün zorlu coğrafyalarını dolaşmakla hayatını geçirmiş, maceracı ve yazar Sylvain Tesson’a Tibet’e birlikte gitmeyi teklif eder; nadiren görülebilen kar panterinin fotoğrafını çekecektir. Dört kişi yola çıkarlar. Tibet’in yüksek platolarında, 3000-5000 metrelik dağlarda, dondurucu soğukta, gelip gelmeyeceği meçhul bir hayvanı görebilmek için, stoik bir sabırla, uyanık bir kış uykusuna yatarlar.
Budist keşişlerin, tilkilerin, yaban eşeklerinin, kurtların, yak sürülerinin, mavi keçilerin, porsukların, yırtıcı kuşların gelip geçtiği bu sahne, engin sessizlik, uzun bekleyişler, “sabrın yüce bir erdem; en zarif ve en unutulmuş erdem olduğunu öğretir” Tesson’a.
Yazarın gözlemleri, ince bir felsefeyle, zengin göndermelerle örülü bir anlatıya dönüşüyor. Güzelliğin ve varoluşun anlamı, Tanrı inancı, evrim ve hayat döngüsü, insanlığın ilerleme tutkusuna dair düşünceler ve Tibet dağlarının atmosferi dolambaçsız, etkili bir üslupla okura ulaşıyor.
“Munier karasal ve barışçıl biçimiyle “Moby Dick sendromu”ndan mustaripti. Balina yerine bir panter arıyordu ve zıpkınlamak yerine onun fotoğrafını çekmek istiyordu. Ama Herman Melville’in kahramanıyla aynı ateşte yanıyordu.”