1463 yılı ilkbaharının güneşli bir gününde, Tunstall şatosunun çanı birden çalmaya başlayınca çevredeki köylüler de, oduncular da, böyle zamansız verilen alarma çok şaşırdılar, hemen işlerini bırakıp derebeyinin şatosuna koştular. Köyde, kapı eşiklerinde güneşlenen yaşlılar da başlarını sallıyor, kendi kendilerine çanın neden çalmış olabilceğini soruyorlardı. Lancastershire kontluğunda küçük bir kasaba olan Tunstall o zaman da bugünkü halinde pek farklı değildi. İngiltere'nin kuzeybatısında, az ötesindeki İrlanda denizine dökülmeden önce ağaçlık tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyen küçük Till ırmağının hemen yanıbaşında kurulmuş bir yerleşme bölgesidir. Porsuk ağaçlarıyla kuşatılmış küçük bir kilisenin çevresinde, kocaman ağaçların altına sinmiş, dağınık evleri, daracık bir vadinin dik yamaçlarına adeta asılı dururken karşıda, ormandan çıkan koskocaman bir şato onları seyrederdi.
1463 yılı ilkbaharının güneşli bir gününde, Tunstall şatosunun çanı birden çalmaya başlayınca çevredeki köylüler de, oduncular da, böyle zamansız verilen alarma çok şaşırdılar, hemen işlerini bırakıp derebeyinin şatosuna koştular. Köyde, kapı eşiklerinde güneşlenen yaşlılar da başlarını sallıyor, kendi kendilerine çanın neden çalmış olabilceğini soruyorlardı. Lancastershire kontluğunda küçük bir kasaba olan Tunstall o zaman da bugünkü halinde pek farklı değildi. İngiltere'nin kuzeybatısında, az ötesindeki İrlanda denizine dökülmeden önce ağaçlık tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyen küçük Till ırmağının hemen yanıbaşında kurulmuş bir yerleşme bölgesidir. Porsuk ağaçlarıyla kuşatılmış küçük bir kilisenin çevresinde, kocaman ağaçların altına sinmiş, dağınık evleri, daracık bir vadinin dik yamaçlarına adeta asılı dururken karşıda, ormandan çıkan koskocaman bir şato onları seyrederdi.