Kara Oklar Çetesi - Avustralya Macerası (Ciltli)

Stok Kodu:
9786257343343
Boyut:
13.5x19.5
Sayfa Sayısı:
328
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-07
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
1. Hamur
%24 indirimli
299,00TL
227,24TL
Taksitli fiyat: 9 x 27,77TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786257343343
1253208
Kara Oklar Çetesi - Avustralya Macerası (Ciltli)
Kara Oklar Çetesi - Avustralya Macerası (Ciltli)
227.24

Kara Oklar Çetesi üyelerinin Avustralya’ya kadar uzanan yolculuklarında yerini almaya hazır mısın?
Kıbrıs’tan yeni dönen ekip üyelerine Mustafa Kemal Paşa bir görev daha verir; Türkiye Cumhuriyeti’ni
tanıtmak. Karadeniz Vapuru ile Sidney’e doğru yola çıkan kahramanlarımız, daha yolculuklarının
başındayken bir terslik olduğunu fark eder. Geminin güvertesinde bulunan yasak bölgede üstü örtülü
şeyler vardır. Bu sırrın peşine düşen Erim, Nisan ve Zafer yeni arkadaşlarıyla birlikte kendilerini hiç
ummadıkları bir maceranın daha içinde bulurlar.

Tema: Yer ve zaman olarak nerede olduğumuz
Kavramlar ve Anahtar Sözcükler: İLETİŞİM, aile, arkadaşlık, toplumsal cinsiyet, kültürler arası iletişim, MİLLÎ MÜCADELE VE ATATÜRK, MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZ, tarihî şahsiyetler, arkeoloji, seyahat, keşif, ülkeler, konukseverlik
Tutum ve Değerler: Merak, hoşgörü, bağımsızlık, barış, dostluk, özgürlük, saygı, sevgi, vatanseverlik                                                                                                                                                                                                  Profil Öğeleri: Sorgulayan, bilgili, iletişim kuran

KİTAPTAN
Nisan ve Erim kollarına girip onu kaldırdılar ayağa. Temizlenmiş bahçe yolunda aşağı yukarı yürüdü Bönbön. Koltuk değneksiz, oldukça hızlı ve dengeli hareket ediyordu. Kendisi de şaşkındı. 

Karaköy Rıhtımı’na girdiklerinde uğurlama­ya gelen büyük kalabalık hızla limana yaklaşan at arabasına doğru döndü. Bir anda kalabalıktaki ses­ler, konuşmalar kesildi. Herkes hayretle arabadan atlayan iki çocuğa bakıyordu.

Bu gazeteci esmer, biraz büyük burunlu, ciddi bakışlı biriydi. Gür saçları vardı ve alnı biraz açık­tı. Nisan’la göz göze geldiler. Nisan hafif bir irkildi, içinden “Nedense ondan hiç hoşlanmadım ama söylesem Bönbön gibi olurum şimdi” diye dü­şündü.

Beybaba konusundaysa hâlâ endişeliydiler. Ge­minin arka tarafında olduğunu biliyorlar, yanın­daki esrarengiz kadını, küçük çocuğu ve devasa adamı çok merak ediyorlar, Arap Orhan’ın herkesi niye tanımazlıktan geldiğini bir türlü anlamlandıra­mıyorlardı.

İkisi Zafer’in olduğu yöne doğru kenarlara çar­pa çarpa koşmaya başladılar. O taraftaki güverteye döndüklerinde Zafer’i yerde yatarken gördüler. Ba­şında tüfekli bir asker vardı ve üzüntüyle titriyordu.

Karadeniz Vapuru yaklaşırken köprünün iki tarafında toplanmış büyük bir kalabalık gördüler, ellerinde bayraklar vardı. Kaptan ve çocuklar, yüz­lerine yerleşmiş gülümseme ile birbirlerine baktılar. Kaptan gururla geminin düdüğüne üç defa asıldı.

Nisan sabaha doğru bazı gürültüler duydu. Uyandı, sonra bir uçak sesi duyar gibi oldu geminin dibinde. “Olamaz bu saatte hem de geminin dibin­de, civarda uçakların bulunduğu bir yer falan olsa tamam ama imkânsız” diye düşündü. Tam uykuya dalarken kamaranın kapısı güm güm diye çaldı.
Çete üyeleri beraberce sürünerek eve doğru ilerlemeye başladı. Ortalarda bir yerde evden bir silah sesi geldi. Hepsi dönüp birbirine baktı, hız­landılar. Eve yaklaşırken Erim motosikletlerin sak­landığı yerde bir hareketlilik fark etti. Durup biraz gözledi ama bir şey göremedi.
Herkes ortamın enerjisiyle zıplarken, gülüşür­ken Nisan büyük bir dikkatle düşünüyor ve bir şey­ler tekrarlıyordu. “Tabii ya, tabii ya. Sanırım çöz­düm gizemi” dedi bir anda kendi kendine.

Herkes kalktı, örtünün başına gittiler. Brandayı çektiklerinde deniz uçağının altında iki büyük ve uzunlamasına yatan sandık daha vardı. Sandıkları dikkatle açtılar.

 

Kara Oklar Çetesi üyelerinin Avustralya’ya kadar uzanan yolculuklarında yerini almaya hazır mısın?
Kıbrıs’tan yeni dönen ekip üyelerine Mustafa Kemal Paşa bir görev daha verir; Türkiye Cumhuriyeti’ni
tanıtmak. Karadeniz Vapuru ile Sidney’e doğru yola çıkan kahramanlarımız, daha yolculuklarının
başındayken bir terslik olduğunu fark eder. Geminin güvertesinde bulunan yasak bölgede üstü örtülü
şeyler vardır. Bu sırrın peşine düşen Erim, Nisan ve Zafer yeni arkadaşlarıyla birlikte kendilerini hiç
ummadıkları bir maceranın daha içinde bulurlar.

Tema: Yer ve zaman olarak nerede olduğumuz
Kavramlar ve Anahtar Sözcükler: İLETİŞİM, aile, arkadaşlık, toplumsal cinsiyet, kültürler arası iletişim, MİLLÎ MÜCADELE VE ATATÜRK, MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZ, tarihî şahsiyetler, arkeoloji, seyahat, keşif, ülkeler, konukseverlik
Tutum ve Değerler: Merak, hoşgörü, bağımsızlık, barış, dostluk, özgürlük, saygı, sevgi, vatanseverlik                                                                                                                                                                                                  Profil Öğeleri: Sorgulayan, bilgili, iletişim kuran

KİTAPTAN
Nisan ve Erim kollarına girip onu kaldırdılar ayağa. Temizlenmiş bahçe yolunda aşağı yukarı yürüdü Bönbön. Koltuk değneksiz, oldukça hızlı ve dengeli hareket ediyordu. Kendisi de şaşkındı. 

Karaköy Rıhtımı’na girdiklerinde uğurlama­ya gelen büyük kalabalık hızla limana yaklaşan at arabasına doğru döndü. Bir anda kalabalıktaki ses­ler, konuşmalar kesildi. Herkes hayretle arabadan atlayan iki çocuğa bakıyordu.

Bu gazeteci esmer, biraz büyük burunlu, ciddi bakışlı biriydi. Gür saçları vardı ve alnı biraz açık­tı. Nisan’la göz göze geldiler. Nisan hafif bir irkildi, içinden “Nedense ondan hiç hoşlanmadım ama söylesem Bönbön gibi olurum şimdi” diye dü­şündü.

Beybaba konusundaysa hâlâ endişeliydiler. Ge­minin arka tarafında olduğunu biliyorlar, yanın­daki esrarengiz kadını, küçük çocuğu ve devasa adamı çok merak ediyorlar, Arap Orhan’ın herkesi niye tanımazlıktan geldiğini bir türlü anlamlandıra­mıyorlardı.

İkisi Zafer’in olduğu yöne doğru kenarlara çar­pa çarpa koşmaya başladılar. O taraftaki güverteye döndüklerinde Zafer’i yerde yatarken gördüler. Ba­şında tüfekli bir asker vardı ve üzüntüyle titriyordu.

Karadeniz Vapuru yaklaşırken köprünün iki tarafında toplanmış büyük bir kalabalık gördüler, ellerinde bayraklar vardı. Kaptan ve çocuklar, yüz­lerine yerleşmiş gülümseme ile birbirlerine baktılar. Kaptan gururla geminin düdüğüne üç defa asıldı.

Nisan sabaha doğru bazı gürültüler duydu. Uyandı, sonra bir uçak sesi duyar gibi oldu geminin dibinde. “Olamaz bu saatte hem de geminin dibin­de, civarda uçakların bulunduğu bir yer falan olsa tamam ama imkânsız” diye düşündü. Tam uykuya dalarken kamaranın kapısı güm güm diye çaldı.
Çete üyeleri beraberce sürünerek eve doğru ilerlemeye başladı. Ortalarda bir yerde evden bir silah sesi geldi. Hepsi dönüp birbirine baktı, hız­landılar. Eve yaklaşırken Erim motosikletlerin sak­landığı yerde bir hareketlilik fark etti. Durup biraz gözledi ama bir şey göremedi.
Herkes ortamın enerjisiyle zıplarken, gülüşür­ken Nisan büyük bir dikkatle düşünüyor ve bir şey­ler tekrarlıyordu. “Tabii ya, tabii ya. Sanırım çöz­düm gizemi” dedi bir anda kendi kendine.

Herkes kalktı, örtünün başına gittiler. Brandayı çektiklerinde deniz uçağının altında iki büyük ve uzunlamasına yatan sandık daha vardı. Sandıkları dikkatle açtılar.

 

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat