Korkunç ve belirsizliklerle dolu pandemide en ön cephede savaşanlardan biriydi Doktor Özgür. Doğduğundan beri zor bir yaşamı olmuştu. Çocukluğu, genç kızlığı ve erişkinliğinde zekası, çalışkanlığı, kendince geliştirdiği yaşam felsefesi ve direnciyle tüm bu zorlukların üstesinden gelmiş güçlü bir kadındı. Hayatında elbette güzel şeyler, umutlar ve sevgiler de vardı. İlk zamanlarda herkes gibi o da, bu büyük felaketin ona ve sevdiği insanlara hangi güçle saldıracağından, hangi kişisel bedelleri ödeteceğinden habersizdi. Pandemi üzerinden tam anlamıyla bir silindir gibi geçtikten sonra, Özgür kapkara bir acı okyanusuna düştü. Bu okyanustan çıkabilecek miydi? Çıktığında ne durumda olacaktı?
İnsan türüne acımasızca saldıran bir virüsün yol açtığı pandemide bu kadın doktorun ve çevresindeki insanların öyküsü geçiciliğin, önemsizliğin ve yalnızlığın bir romanı. İnsan zihni ve bedeni acılar yaşasa bile bunları atlatıp tekrar hayata dönecek mekanizmalarla donatılmıştır. Toplumsal ve kişisel belleklerden artık silinmiş, geçmişteki büyüklü küçüklü felaketleri yaşarken geliştirdiğimiz evrimsel özellikler. Tüm kara acı okyanusları zamanla küçülür. Bu sırada insan yanıtını kimsenin bilmediği “Neden ben?” ya da “Neden hep bana oluyor?” sorularını binlerce kez sorar. Yapılabilecek tek şey zihnin okyanusu yavaşça küçültmesini beklemektir. Bu mutlaka olur. Özgür, kara okyanustan çıktığında bugüne dek şu kadim öğretiyi yaşayarak anlayan sayısız insandan biri olacaktı: “İyi veya kötü her şey geçicidir, insan ise yalnız.”
Korkunç ve belirsizliklerle dolu pandemide en ön cephede savaşanlardan biriydi Doktor Özgür. Doğduğundan beri zor bir yaşamı olmuştu. Çocukluğu, genç kızlığı ve erişkinliğinde zekası, çalışkanlığı, kendince geliştirdiği yaşam felsefesi ve direnciyle tüm bu zorlukların üstesinden gelmiş güçlü bir kadındı. Hayatında elbette güzel şeyler, umutlar ve sevgiler de vardı. İlk zamanlarda herkes gibi o da, bu büyük felaketin ona ve sevdiği insanlara hangi güçle saldıracağından, hangi kişisel bedelleri ödeteceğinden habersizdi. Pandemi üzerinden tam anlamıyla bir silindir gibi geçtikten sonra, Özgür kapkara bir acı okyanusuna düştü. Bu okyanustan çıkabilecek miydi? Çıktığında ne durumda olacaktı?
İnsan türüne acımasızca saldıran bir virüsün yol açtığı pandemide bu kadın doktorun ve çevresindeki insanların öyküsü geçiciliğin, önemsizliğin ve yalnızlığın bir romanı. İnsan zihni ve bedeni acılar yaşasa bile bunları atlatıp tekrar hayata dönecek mekanizmalarla donatılmıştır. Toplumsal ve kişisel belleklerden artık silinmiş, geçmişteki büyüklü küçüklü felaketleri yaşarken geliştirdiğimiz evrimsel özellikler. Tüm kara acı okyanusları zamanla küçülür. Bu sırada insan yanıtını kimsenin bilmediği “Neden ben?” ya da “Neden hep bana oluyor?” sorularını binlerce kez sorar. Yapılabilecek tek şey zihnin okyanusu yavaşça küçültmesini beklemektir. Bu mutlaka olur. Özgür, kara okyanustan çıktığında bugüne dek şu kadim öğretiyi yaşayarak anlayan sayısız insandan biri olacaktı: “İyi veya kötü her şey geçicidir, insan ise yalnız.”