Karanlığın Kültürleri Sınır İhlallerinin Tarihinde Gece Yolculukları

Stok Kodu:
9789755395586
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
608
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Orijinal Adı:
Cultures of Darkness
%28 indirimli
640,00TL
460,80TL
Taksitli fiyat: 9 x 56,32TL
KARGO BEDAVA
Temin süresi 2-5 gündür.
9789755395586
1107820
Karanlığın Kültürleri
Karanlığın Kültürleri Sınır İhlallerinin Tarihinde Gece Yolculukları
460.80
Gece, yalnızca güneşin etkisini yitirmesi, gündüzün bitmesi, iş yorgunu bedenlerin güç bela evlere sürüklenmesi, günün dertlerinin muhasebesi, arkadaşlarla hoşça bir sohbet ya da uykunun kollarında tasasız bir unutuş değildir; aynı zamanda, gün için kurulan düzenin sona ermesi, dayatılan zorunluluklar alanının iplerinden boşanması, özünü bulmak için bireyin kendi Dionysos şölenini kuruşu, Bakhalar ayininin evreni hakimiyeti altına alışı, doğanın vahşi yaratıklarının ve arzunun yeryüzüne çıkmasıdır. Bryan D. Palmer'ın kaleminden ilginç olduğu kadar kışkırtıcı da olan bir kitapla karşı karşıyayız. Palmer, "Karanlığın Kültürleri"nde bize akademik olmadığının ısrarla altını çizdiği, ama akademiyi kendi lehine ustaca kullanan bir araştırma sunuyor. Amacı gecenin tarihine ilişkin tarihsel bir döküm çıkarmak, kronolojik bir usavurmayla geceyi kontrol altına almak değil. Tek bir tarihsel çerçeveye indirgenmiş, basitleştirilmiş bir tarih tezine karşı çıkıyor, gecenin tarihlerini, karanlığın kültürlerini yazmaya yelteniyor Palmer. Bu yüzden araştırmasını, klasik tarihyazımının dışladığı, hem bir kimlik hem bir yapı olduğunu öne sürdüğü marjinallik üzerine odaklıyor. Açıkça Foucaultcu olan bu iddiayı Marx'ın yabancılaşma üzerine tezleriyle birleştiren Palmer, tarihi iktidarsızlaştırmadan ama ona çoğulluğunu da geri vererek yeniden anlatı kalıbına sokuyor; meta-tarihi bireylikler tarihi olarak yeniden inşa ediyor. "Karanlığın Kültürleri" yüzyıl sonu huzursuzluğunun penceresinden hakkında konuşulmayan üzerine söz alıyor. Postmodernizm, postyapısalcılık, postsömürgecilik, postfeminizm... gibi sonracı akımların ucuna eklemlenmek yerine, teslimiyeti de itaati de reddeden bir tarih okumasına girişiyor. Marjinallikleri şeyleştirmek ya da onların farklılıklarını tek bir düzlemde toplamak yerine, onları yeni olasılıklar üreten programlar sunacak biçimde bir araya getiriyor. Marks'tan Emile Zola'ya ve Van Gogh'a dek, köylünün hurafelerle ve afyonla iç içe anlatıdışı görülen gecesi; satanizmle, groteskle, cinsiyetçilikle, ötekileştirmeyle yoğrulmuş cadıların gecesi; pornografinin ve liberal özgürlükçülüğün egemenliğinde tohumları serpilen Fanny Hill'in, Marquis de Sade'ın, John Wilkes'in gözünden devrimin gecesi; Dracula'nın liberalizmle özdeşleştiği, Frankenstein'ın bedeninde eril ve dişil ruhların çarpıştığı, canavar mitoslarının gecesi; Paris lağımlarımda, fahişeliğin gündelik tarihinde gelişip serpilen metropol gecesi; kolonizasyonun işkence ve acılarıyla kavrulan kölenin gecesi; kapitalizmin karanlık uç kolu olan korsanların aldatma ve aldatılma dolu gecesi; masonluğun, loncaların, kardeşlik cemiyetlerinin gizil gecesi; sınıf savaşımının kendini bombalarla ifade ettiği komün geceleri; eşcinsellerin, transseksüellerin, sınır ihlâlcisi cinselliklerin gecesi; 1968 Mayısı'nın yalnızca aktivizmle değil, festivallerle bezeli gecesi; faşizmin kana buladığı geceler; cazın ve bluesun gecesi; beatlerin gecesi... Palmer'ın gecesi ona katılmak isteyen okuyucunun zihninde uzayıp gidiyor.
Gece, yalnızca güneşin etkisini yitirmesi, gündüzün bitmesi, iş yorgunu bedenlerin güç bela evlere sürüklenmesi, günün dertlerinin muhasebesi, arkadaşlarla hoşça bir sohbet ya da uykunun kollarında tasasız bir unutuş değildir; aynı zamanda, gün için kurulan düzenin sona ermesi, dayatılan zorunluluklar alanının iplerinden boşanması, özünü bulmak için bireyin kendi Dionysos şölenini kuruşu, Bakhalar ayininin evreni hakimiyeti altına alışı, doğanın vahşi yaratıklarının ve arzunun yeryüzüne çıkmasıdır. Bryan D. Palmer'ın kaleminden ilginç olduğu kadar kışkırtıcı da olan bir kitapla karşı karşıyayız. Palmer, "Karanlığın Kültürleri"nde bize akademik olmadığının ısrarla altını çizdiği, ama akademiyi kendi lehine ustaca kullanan bir araştırma sunuyor. Amacı gecenin tarihine ilişkin tarihsel bir döküm çıkarmak, kronolojik bir usavurmayla geceyi kontrol altına almak değil. Tek bir tarihsel çerçeveye indirgenmiş, basitleştirilmiş bir tarih tezine karşı çıkıyor, gecenin tarihlerini, karanlığın kültürlerini yazmaya yelteniyor Palmer. Bu yüzden araştırmasını, klasik tarihyazımının dışladığı, hem bir kimlik hem bir yapı olduğunu öne sürdüğü marjinallik üzerine odaklıyor. Açıkça Foucaultcu olan bu iddiayı Marx'ın yabancılaşma üzerine tezleriyle birleştiren Palmer, tarihi iktidarsızlaştırmadan ama ona çoğulluğunu da geri vererek yeniden anlatı kalıbına sokuyor; meta-tarihi bireylikler tarihi olarak yeniden inşa ediyor. "Karanlığın Kültürleri" yüzyıl sonu huzursuzluğunun penceresinden hakkında konuşulmayan üzerine söz alıyor. Postmodernizm, postyapısalcılık, postsömürgecilik, postfeminizm... gibi sonracı akımların ucuna eklemlenmek yerine, teslimiyeti de itaati de reddeden bir tarih okumasına girişiyor. Marjinallikleri şeyleştirmek ya da onların farklılıklarını tek bir düzlemde toplamak yerine, onları yeni olasılıklar üreten programlar sunacak biçimde bir araya getiriyor. Marks'tan Emile Zola'ya ve Van Gogh'a dek, köylünün hurafelerle ve afyonla iç içe anlatıdışı görülen gecesi; satanizmle, groteskle, cinsiyetçilikle, ötekileştirmeyle yoğrulmuş cadıların gecesi; pornografinin ve liberal özgürlükçülüğün egemenliğinde tohumları serpilen Fanny Hill'in, Marquis de Sade'ın, John Wilkes'in gözünden devrimin gecesi; Dracula'nın liberalizmle özdeşleştiği, Frankenstein'ın bedeninde eril ve dişil ruhların çarpıştığı, canavar mitoslarının gecesi; Paris lağımlarımda, fahişeliğin gündelik tarihinde gelişip serpilen metropol gecesi; kolonizasyonun işkence ve acılarıyla kavrulan kölenin gecesi; kapitalizmin karanlık uç kolu olan korsanların aldatma ve aldatılma dolu gecesi; masonluğun, loncaların, kardeşlik cemiyetlerinin gizil gecesi; sınıf savaşımının kendini bombalarla ifade ettiği komün geceleri; eşcinsellerin, transseksüellerin, sınır ihlâlcisi cinselliklerin gecesi; 1968 Mayısı'nın yalnızca aktivizmle değil, festivallerle bezeli gecesi; faşizmin kana buladığı geceler; cazın ve bluesun gecesi; beatlerin gecesi... Palmer'ın gecesi ona katılmak isteyen okuyucunun zihninde uzayıp gidiyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat