Gustav Meyrink’in ünlü fantastik romanı Golem, Haham Löw’ün eski Prag efsanesini, onun kilden yarattığı yapay insanı konu alır. Yarı uyku halindeki anlatıcı, rüyasında Yahudi mahallesinin labirent gibi sokaklarında Golem’le karşılaştığını görür. Kasvetli ve şeytani ortama aşk, tutku, korku ve suçtan oluşan gergin bir atmosfer hâkimdir.
Anlatıcı tekrar uyandığında, kâbusunda gördüğü şeylerin izleri peşini bırakmaz. Karabasanının fantastik dünyası gitgide gündelik hayatını ele geçirir. Kabala, Mısır gizemleri ve Hint teozofisine göndermeler de içeren Golem, 1967’de Jean Kerchbron ve 1980’de Piotr Szulkin yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır.
“Aşağı yukarı otuz üç yılda bir sokaklarımızda, pek sıradışı olmadığı gibi hiçbir açıklaması ya da gerekçesi de olmamasına rağmen korku salan bir olay tekrarlanıyor: Sakalsız, sarı benizli ve Moğollara özgü yüz hatlarına sahip tamamen yabancı biri, solmuş demode giysiler içinde, düzenli ve sanki her an öne doğru devrilecekmiş gibi kendine özgü bir biçimde sendeleyen bir yürüyüşle Altschul Sokağı yönünden gelerek tekrar tekrar Yahudi mahallesinden geçiyor ve aniden görünmez oluyor.”
Gustav Meyrink’in ünlü fantastik romanı Golem, Haham Löw’ün eski Prag efsanesini, onun kilden yarattığı yapay insanı konu alır. Yarı uyku halindeki anlatıcı, rüyasında Yahudi mahallesinin labirent gibi sokaklarında Golem’le karşılaştığını görür. Kasvetli ve şeytani ortama aşk, tutku, korku ve suçtan oluşan gergin bir atmosfer hâkimdir.
Anlatıcı tekrar uyandığında, kâbusunda gördüğü şeylerin izleri peşini bırakmaz. Karabasanının fantastik dünyası gitgide gündelik hayatını ele geçirir. Kabala, Mısır gizemleri ve Hint teozofisine göndermeler de içeren Golem, 1967’de Jean Kerchbron ve 1980’de Piotr Szulkin yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır.
“Aşağı yukarı otuz üç yılda bir sokaklarımızda, pek sıradışı olmadığı gibi hiçbir açıklaması ya da gerekçesi de olmamasına rağmen korku salan bir olay tekrarlanıyor: Sakalsız, sarı benizli ve Moğollara özgü yüz hatlarına sahip tamamen yabancı biri, solmuş demode giysiler içinde, düzenli ve sanki her an öne doğru devrilecekmiş gibi kendine özgü bir biçimde sendeleyen bir yürüyüşle Altschul Sokağı yönünden gelerek tekrar tekrar Yahudi mahallesinden geçiyor ve aniden görünmez oluyor.”