“Bir hayali anlatmak, bir gölgeyi… imkânsız. Artık onlar için yok, benim içinse bütün soğukluğuyla var olan bir gölge ile yaşamak. Onu tekrar görmekten korkmuyorum. Onu anlatamamaktan korkuyorum en çok. Dile gelmezse ömür boyu araf, bütün varlıkların arasında sürgündeyim.”
Kimselere görünmeden zamanı ve mekânı aşarak yaşayan bir ölü ya da sahnede son nefesini vermiş, anne-kız oyunu yarım kalmış bir kadın. Terk edilmiş kentlerin viranelerinde iz bırakan hayaletler. Bir tablonun henüz vedalaşılmamış renginden yayılan bir büyü. Kısacık anların içinden gözlenen, açık edilen köklü çelişkiler ve kırgınlıklar.
Ve perde!
Nis Tuğba Çelik ilk öykü kitabıyla sıradışı bir kurgu evreninin kıyısında. Karanlıkta Kanto, her biri üç sahneden oluşan beş perdelik bir oyunbozan. Öyküler, sahne arkasında sırasını bekleyen düşlerin sabırsız kıpırdanışları gibi, canlı ve ışıltılı.
“Bir hayali anlatmak, bir gölgeyi… imkânsız. Artık onlar için yok, benim içinse bütün soğukluğuyla var olan bir gölge ile yaşamak. Onu tekrar görmekten korkmuyorum. Onu anlatamamaktan korkuyorum en çok. Dile gelmezse ömür boyu araf, bütün varlıkların arasında sürgündeyim.”
Kimselere görünmeden zamanı ve mekânı aşarak yaşayan bir ölü ya da sahnede son nefesini vermiş, anne-kız oyunu yarım kalmış bir kadın. Terk edilmiş kentlerin viranelerinde iz bırakan hayaletler. Bir tablonun henüz vedalaşılmamış renginden yayılan bir büyü. Kısacık anların içinden gözlenen, açık edilen köklü çelişkiler ve kırgınlıklar.
Ve perde!
Nis Tuğba Çelik ilk öykü kitabıyla sıradışı bir kurgu evreninin kıyısında. Karanlıkta Kanto, her biri üç sahneden oluşan beş perdelik bir oyunbozan. Öyküler, sahne arkasında sırasını bekleyen düşlerin sabırsız kıpırdanışları gibi, canlı ve ışıltılı.